Frm Haylaz - Portal
Sitemize Hoşgeldiniz !

Sitemiz Hakkında Kısa Bir Bilgi ;

1-Sitemiz Eğlence ve Paylaşıma Yöneliktir !
2-Sitede Yetki Almak İçin Paylaşım Gereklidir !
3-Sitemizde Hack Bölümü Bulunmaktadır !
4-Sitemiz MahseriTurk.Com Sponsorluğundadır !
5-Sitemiz Sizlerin ve Biz Yönetici Ekibinin Paylaşımlarıyla FrmHaylaz.Net Olarak Yayına Geçecektir !
6-Sitemizde Sigara İçmek Yasaktır ! Sigara İçmenin Cezası 500 Konudur !


Teşekkürler.......
Frm Haylaz - Portal
Sitemize Hoşgeldiniz !

Sitemiz Hakkında Kısa Bir Bilgi ;

1-Sitemiz Eğlence ve Paylaşıma Yöneliktir !
2-Sitede Yetki Almak İçin Paylaşım Gereklidir !
3-Sitemizde Hack Bölümü Bulunmaktadır !
4-Sitemiz MahseriTurk.Com Sponsorluğundadır !
5-Sitemiz Sizlerin ve Biz Yönetici Ekibinin Paylaşımlarıyla FrmHaylaz.Net Olarak Yayına Geçecektir !
6-Sitemizde Sigara İçmek Yasaktır ! Sigara İçmenin Cezası 500 Konudur !


Teşekkürler.......
Frm Haylaz - Portal
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Frm Haylaz - Portal


 
AnasayfaPortalLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 --Efsaneler--

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 6:40 am

Konunun ilk mesajı :

FERHAT İLE ŞİRİN

Efsaneye göre Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Persler döneminde yaşamış ünlü bir nakkaştır. Sultan Mehmene
Banu'nun yeğeni Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken
Şirin'i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sultan'a haber salarak Şirin'i istetir. Sultan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yeğenini vermek istemez. Ferhat'ı oyalamak için dağı delip
şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zekası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] teknik bilgisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bilek gücü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aşktan aldığı kuvvetle dağı deler.

Mehmene Banu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak üzere olan
Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şirin'in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu acı haber üzerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] elinde tuttuğu külüngü havaya atar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] düşen külünk Ferhat'ın başına isabet eder ve Ferhat orada
ölür. Ferhat'ın acı haberini alan Şirin korku ve heyecanla olayın
geçtiği kayalığa gelir.Ferhat'ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve
kayalıklardan aşağı yuvarlanarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] orada can verir. Her iki sevgiliyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] can verdikleri kayalıklarda yan yana gömerler.

Bu aşk öyküsünün Karagöz oyunlarındaki işlenişi ise şöyle :

Hacıvat tarafına Şirin’in köşkü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Karagöz tarafına ise dağ kurulur. Hacıvat’ın tegannîsinden
sonra perdeye gelen Karagöz Hacıvat’a “Kendi tarafına köşk benim tarafa
ise moloz yığını koymuşsun” diye sitem eder. Bunun üzerine Hacıvat
Ferhat ile Şirin öyküsünü anlatmaya başlar. Bu sırada Karagöz ile
Hacıvat çekilirler ve olay canlanır.

Ferhat ile Şirin birbirlerini çok severler. Fakat Şirin’in annesi
Şirin’i Ferhat’a vermek istemez. Hacıvat’ın araya girmesi sonucu
Şirin’in annesi bir şart koşar. Amasya şehrinde su yoktur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eğer Ferhat Elmadağı'nı kazması ile yarıp şehre su getirirse
Şirin’i vermeye razı olacaktır.

Ferhat Hacıvat’tan bir külünk bulmasını ister. Hacıvat Karagöz’e giderek
bir külünk ısmarlar. Külüngü zamanında yetiştiremeyen Karagöz evden
kendi kazmasını getirir. Ferhat dağı kazma ile yararak şehre su
getirmesine rağmen Şirin’in annesi Şirin’i vermeye razı olmaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyücü bir kadın bularak onları ayırmak ister. Büyücü kadın
Ferhat’a gelerek Şirin’in öldüğünü söyler. Ferhat büyücü kadını öldürür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tam kendi canına da kıymak üzeredir ki Karagöz gelerek
Şirin’in ölmediğini söyler ve iki sevgiliyi birbirine kavuşturur ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com

YazarMesaj
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:02 am

Asi
Efsanesi



Asırlar önce Hatay’ın Saman dağı ilçesinin
Hıdır Bey köyünde bir ejderha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] burada bulunan hayat suyunu beklermiş. Her gün kendisine bir
kız çocuğu verilmezse hayat suyundan vermezmiş. Yıllar geçmiş ejderhaya
verecek çocuk kalmamış. Kala kala sadece kralın kızı kalmış. Kral
kızını ejderhaya vermek istememiş. Fakat b
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]a çaresi
olmadığından kızın ejderhaya vermeye mecbur kalmış. Kralın kızını
götürüp ejderhanın önüne atmışlar. Ejderha tam kızı yiyeceği sırada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir çoban kızın imdadına yetişmiş. Çoban[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] elindeki mızrağına ejderhanın alnına saplamış. Acılar içinde
kıvranan ejderha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çobana kendisini öldürmesi için yalvarmış. Fakat çoban[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaptıklarının cezasını çekmesi için ejderhayı öldürmemiş.
Bunun üzerine ejderha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ayaklarıyla sürünerek kaçmaya başlamış. Acıdan gözünün önünü
görmeyen ejderha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Lübnan’da bir kayalığa çarparak durabilmiş. Ejderha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kayalığa o kadar hızlı çarpmış ki kayalıklardan büyük bir su
çıkmış: Su[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ejderhayı önüne katarak ejderhanın sürünürken açtığı yoldan
Hatay’a ulaşmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oradan da denize dökülmüş. Denize düşen ejderha boğularak
ölmüş. Ejderhadan kurtulan halk büyük bir sevinç yaşamış. Kral[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kırk gün kırk gece eğlence düzenlemiş. Kızını da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu kurtaran çobanla evlendirmiş
. (Hatay)



NOT:O günden itibaren Asi Nehri Hep ters Yöne
akmış....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:03 am

S aint-Pierre Kilisesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünyanın ilk kilisesi olduğu söylenen Antakya'da
bulunan kilisedir.


1963'te Vatikan
tarafından
hac yeri olarak ilan edilmiştir. Habib-i neccar
dağı'nın eteklerindedir ve yarısı kayalara oyularak yapılmıştır.
kilisenin içinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
vaftiz suyu kabul edilen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kayalardan sızan suyun toplandığı bir küçük bir havuz ve
sonunda cehennem kayıkçısı
kharon kabartması olan bir
tünel vardır.


1963 yılında Papa IV. Paul
tarafından hac yeri olarak ilan edilmesinin ardından her yıl 29 haziran
günü
katolik kilisesince ayinler düzenlenmekte ve dünyanın
dört bir yanından bu ayine katılmak üzere hristiyanlar antakya’ya
gelmektedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:03 am

Kont
Drakula Efsanesi


aslında kazıklı voyvoda olarak adlandırılan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] acımasız bir tiran olan eflak prensi vlad tepeş'ten b
aşka
değildir. vlad tepeş her ne kadar günümüz romanyası'nda bir ulusal
kahraman olarak anılsa da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihin gördüğü en zalim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] en acımasız katillerden biriydi.

yaşamı boyunca binlerce insanı kazığa geçirmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] toplu olarak yakmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akla hayale sığmayacak en korkunç işkenceleri uygulamıştı.
üstelik bu vahşetten büyük bir zevk aldığı söylenir. önüne çıkan
erkekleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kadın ve çocukları kılıçtan geçirmiş...
yakalayabildiklerini tutsak eder[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hepsini enlemesine veya boylamasına kazığa geçirirmiş. bütün
bunlar olurken drakula sofraya oturmuş yemek yemekte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kasapların kurbanların vücutlarından parçalar koparmasını
belirgin bir keyifle izlemekte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ekmeğini kurbanlarının kanına banarak yermiş. çünkü insan
kanı görmenin kendisine cesaret verdiğine inanırmış.

drakula için zaman zaman inançlı bir hristiyan olduğunu yönünde
konuşulsa bile hatta bir tür haçlı örgütü olan dragon tarikatı'na üye
olsa bile farklı mezhepten hristiyanları öldürmekten çekinmediği
biliniyor. zaten ömrünün son yıllarında yaşamını korumak için mezhep de
değiştirmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ortodoksluktan katolikliğe geçmiştir. drakula'nın yaptığı
vahşet bölgeden kaçan benedikten keşişleri tarafından yazıya dökülmüş.

drakula'nın kanlı
öyküleri dünyada yayılmaya başlamış. geçen yüzyıllar içinde öyküler büyümüş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gerçekliğini yitirip "karanlıklar prensi kont drakula"
efsanesi doğmuş.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:03 am

Cennet Ve
Cehennem


"Cennet ve cehennem bu dünyadadır" diyenler mutlaka Silifke'ye
gitmeliler... Cennet obruğunun girişinde 5. yüzyılda yapılan bir kilise
vardır. Cehennem çukurunun ürkütücü görüntüsünü ise ilginç bir efsane
tamamlar: Zeus[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] alevler kusan yüz başlıejderha Typhon'u yendikten sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu Etna Yanardağı'nın altına sonsuza kadar kapatmadan önce
120 metrelik korkunç Cehennem çukurunda hapseder...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:04 am

Ağlayan Kaya-Niobe
Ağlayan Kaya-Niobe

Manisa'daki Ağlayan Kaya'nın Kral Tantalos'un kızı Niobe olduğuna
inanılır... Efsaneye göre Niobe'nin çocuklarının çokluğu tanrıça Leto'yu
kıskandırır. Leto[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çocukları Apollon ve Artemis'ten Niobe'nin
cezalandırılmasını ister. Onlar da Niobe'nin çocuklarını öldürür. 12
çocuğunu kaybeden Niobe büyük bir acıya kapılır. Baştanrı Zeus bu
durumuna son vermek için onu taş haline
getirir. Niobe'nin acısı
dinmez ve o gün bugündür kayadan gözyaşları süzülür
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:04 am

Ağrı dağı efsanesi


Ağrı Dağı Efsanesi Yaşar Kemal’in 1970 yılında yazılan romanına ad
olmuştur. Adı Efsane olmasına rağmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kitapta anlatılanlar aslında efsane değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihi izler taşıyan bir
aşk hikayesidir.

Yaşar Kemal Ağrı Dağı Efsanesinde Halk Edebiyatından geniş ölçüde
yararlanmıştır. Hikayede at[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kutsal meşe ağacı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirci gibi destansı; sofi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kervan şeyhi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] paşanın kızını vermek için Ahmet ‘in dağın doruğuna çıkıp
ateş yakması gibi hikaye ve masal motifleri yer almaktadır. Romana konu
olan efsanenin özetle şöyledir.

Ağrı Dağı’nda bulunan ve Küp Gölü denilen bir gölün etrafında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çobanların her yıl bahar mevsiminde gerçekleştirdikleri bir
törenin anlatımıyla başlıyor. Buna göre çobanlar karlar eridikten ve
karların altından ortaya çıkan toprak yeşermeye başladıktan sonra bir
sabah gün doğmadan Küp Gölü’nün etrafında toplanır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ağrı Dağı’nın Öfkesi denen nağmeyi çalmaya başlarlar ve gün
batımına kadar bunu sürdürürler. Gün batımında küçük beyaz bir kuş gelir
ve gölün mavi sularına bir kanadını üç kez daldırıp çıkarır. Ardından
da iri bir atın gölgesi gölün üstüne düşer. Bu anlatı birkaç kez daha
yinelenir romanda. Romanın geri kalan kısmı bu anlatıya ve törene
kaynaklık eden olayı anlatır.

18 ekşi yüzyılda Beyazıt bir sancak Merkezidir. Beyazıt Paşası Mahmut
Han’dır. Mahmut Han’ın Kır atı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şimdi İran sınırları içinde kalan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Gürbulak Açık Pazar Yeri ve Meteor çukurunun karşısındaki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ağrı Dağı’nın eteklerindeki Sorik köyünden yaşayan Ahmet’in
evinin kapısına gelir.

Sofi denilen yaşlı kişi bu atın neden burada olduğunu sorar Ahmet’e.
Ahmet bu atla ilgili bir bilgisinin olmadığını söyler. Bunun üzerine
töreye uyarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atı uzak bir yere bırakır Ahmet. Ancak eve geldiğinde atı
Sofi’nin yanında görür. Bu uygulamayı tam 3 kez yapar ve hepsinde aynı
sonuçla karşılaşır. Sofi 3 kez bırakılıp geri dönen atın töreye göre
Ahmet’in olduğunu ve gerçek sahibi kim olursa olsun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu geri alamayacağını söyler. Bunun üzerine Ahmet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu gösterişli atı sahiplenir ve “At benim kısmetimdir” der.
Bu sırada Mahmut Han da kaybolan atını aramaktadır. Ancak Ahmet atını
vermeye razı olmaz. Mahmut Han[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] civardaki beyleri toplar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlar aracılığıyla atını istetir. Ahmet töreye göre bu atın
kendisinin olduğunu ve kimseye veremeyeceğini söyler. Mahmut Han atını
almak için Ağrı Dağı’na gider[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Sofi’nin dışında kimseyi bulamaz ve Sofi’yi de zindana
attırır. Civardaki beyler atı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ahmet’i ve köylüleri bulacaklarına dair Mahmut Han’a söz
verirler. Mahmut Han onlara armağan verip gönderir.

Zindanda bulunan Sofi’yle Mahmut Han’ın üç kızından biri olan Gülbahar
ilgilenir. Sofi Gülbahar’a kaval çalar. Ağrı Dağı’nın Öfkesi diye
bilinen nağmeyi çalar. Mahmut Han[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sofi’ye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] at ve Ahmet bulunursa kendisini zindandan çıkarabileceğini
söyler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Sofi bunun mümkün olmadığını söyler. Milan
aşiretinden Musa denilen kişi Ahmet’i ikna etmek için Hakkari’ye
gönderilir. Ahmet’i ve köylüleri geri getirir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Ahmet’i de Musa’yı da kandırmışlardır. ikisi de
zindana atılır. Gülbahar zindana gizlice yemek götürmeyi sürdürür.

Bu sırada Ahmet’i görür. Gülbahar farklı bir ruh haline girer. Ahmet’e
yakınlık duymaya başlar ve bir gece Zindancı Memo’dan izin alıp Ahmet’le
görüşür. Ertesi gece Zindancı Memo istemeye istemeye yine izin verir
Gülbahar’a. Mahmut Han 40 gün içinde kaybolan atının kendisine iade
edilmesini ister[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aksi takdirde zindandaki Sofi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ahmet ve Musa’nın öldürüleceğini söyler. Bunun üzerine
Gülbahar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atı Ağrı Dağlılardan istemeyi düşünür. Yardım etmesi
için konuyu kardeşi Yusuf ‘a açar. Yusuf bu fikre şiddetle karşı çıkar.
Ancak Yusuf bu konudan kimseye bahsetmeyeceğine söz verir. Gülbahar bu
konuyu Sofi’ye de açar ve onu da ikna edemez. Demirci Hüso denen kişiye
başvurur. 0 da Gülbahar’ı Kervan Şeyhi’ne gönderir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kervan Şeyhi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kervankıran yıldızına bakar ve yıldızın bir tarafının
aydınlık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir tarafının karanlık olduğunu ve derdinin
dermanının olduğunu söyler. Gülbahar ertesi gece Demirci Hüso’nun
dükkanının önünde bir at görür. Demirci Hüso gidip Mahmut Han’ın
kaybolan atın getirir. 0 gece Gülbahar ve Ahmet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zindancı Memo’nun odasında birlikte olurlar. Zindanc Memo
kıskançlık içindedir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Gülbahar ve Ahmet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zindancı Memo’nun odasında uyurlarken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o elinde kılıcıyla birkaç kez gelir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uyandıklarında kılıcını üç kez havaya kaldırır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak onları öldüremez. Mahmut Han getirilen atın kendisinin
olmadığını söyler. Etrafındaki beylerden biri atın Mahmut Han’a ait
olduğunu söyler gibi olur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mahmut Han hiddetlenir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Beyazıt’a tellal yollar. Tellallar zindanda bulunan üç
kişinin cumartesi günü sabahleyin asılacaklarını söyler. Demirci Hüso da
bunun üzerine atı alır ve salar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] at Beyazıt’ta şahlanır ve Ağrı Dağı’na yollanır. Gülbahar ne
yapacağını bilemeyecek kadar çaresiz durumdadır. Zindanların olduğu
yere gider. Burada kendinden geçmiş bir halde “Ahmet öldürülürse ben de
kendimi sarayın uçurumundan atarım” der. Zindancı Memo bunu duyar.
Gülbahar zindandaki üç kişiyi serbest bırakması için Memo’ya yalvarır ve
ne isterse yapacağını söyler. Memo ondan bir tutam saç ve bu gecenin ve
kendisinin unutulmamasını ister. Gülbahar kabul eder ve ona bir tutam
saç verir. Memo da zindandaki üç kişiyi salıverir. Güneş doğunca
cellatlar zindanın kapısına dayanır. Memo onlara mahkumları
salıverdiğini söyler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cellatlar onunla çarpışmaya başlar ve bu çarpışma sarayın
uçurumuna kadar devam eder[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uçurumun kenarında Memo kendini aşağı bırakır ve ölür.
Elinde bir tutam saç vardır.

Sarayda meydana gelen bu sıra dışı olayları bilen Yusuf[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyük bir korku içindedir. Her şeyi babasına anlatmayı
düşünür. 3 gün hasta yatar. Gülbahar’la konuşur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaçmayı veya her şeyi anlatmayı teklif eder. Çünkü Yusuf[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] babasının İsmail Ağa’ya gelip ona yalvarmazlarsa ikisinin de
gözlerini oyacağını söylediğini duymuştur. Yusuf bütün olan biteni
anlatır. Gülbahar hapsedilir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuyuya kapatılır ve başına iki nöbetçi konur. Bu haber kısa
sürede çevre illerde duyulur. Çevre köylerden insanlar saraya koşar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kafileler halinde gelirler. Mahmut Han bu büyük kalabalıktan
korkar ve Gülbahar’ı onlara vermek zorunda kalır. Ahmeti ve Gülbahar’ı
Kervan Şeyhi’ne götürürler. Şeyh onları Hoşap Kalesi’nin beyine
gönderir. Yanlarına halifesi Ibrahimi de katar. Hoşap Kalesi’nin Beyi
onlara sahip çıkar. Molla Muhammet adlı birini Mahmut Hana gönderir.
Ancak iyi haberler gelmez. Mahmut Han genç çifti istemektedir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hoşap Kalesi’nin Beyi onları vermez. Ahmet ile birlikte ava
çıkarlar. Mahmut Han aynı zamanda bir Osmanlı paşasıdır. Çevresindeki
bazı beyleri Hoşap Kalesine gönderir. Ancak onlar da elleri boş geri
gelir.

Mahmut Han[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Erzurum’daki Rüstem Paşa’ya mektup yazar ve yardım
ister[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Rüstem Paşa kızı oğlana vermesinin gerektiğini
bildirir ve ona alay dolu bir mektup gönderir. Hoşap Kalesi’nin Beyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Molla Muhammet’i yeniden gönderir ve Bey’in ne yapmak lazım
geliyorsa yapmaya hazır olduğunu bildirir. Mahmut Han tedirginlik
içindedir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çevredeki ahalinin sarayın üzerine yürümesinden ve
Osmanlı’nın gözünden düşmekten korkmaktadır. Sonunda kızı bir şartla
vermeyi kabullenir. Ahmet Ağrı’nın tepesine çıkacak ve büyük bir ateş
yakacaktır. Ahmet bunu kabullenir. Her geçen dakika daha fazla insan bu
olayı görmek amacıyla gelmekte ve Mahmut Han ve İsmail Ağa daha çok
gerilimin içine girmektedir. Bu gerilim onun Ahmet zirveye çıkamazsa da
kızı ona verdiğini ilan etmesine yol açar. Sonunda ateşi yakar. Gelir ve
kızı alır ve gider[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak ona dokunmaz. Kız bunun nedenini sorar ondan. Ahmet
kıza onu nasıl kurtardığını sorar. Gülbahar da anlatır. Ahmet gider[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] arkasından Gülbahar onu takip eder[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Küp Gölü denen gölün orada onu kaybeder. Efsanenin
sonunda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birkaç kez yinelenen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çobanların her yıl bahar ayında gerçekleştirdikleri törensel
uygulamanın anlatısının ayrıntıları da tamamlanır:

“0 gün bugündür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Küp Gölü’nün oralardan geçenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gölün kıyısına oturmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ışık gibi parlak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uzun saçlarını sırtına sermiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başı iki elleri arasında gözlerini som mavi suya dikmiş
Gülbahar’ı görürler. Arada sırada Ahmet gölün sularında Gülbahar’ın
gözüne gözükür ve Gülbahar kollarını açıp Ahmet’e yürür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ‘Ahmet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ahmet!’ diye bağırır. Sesi bütün dağda yankılanır. ‘Ahmet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ahmet! Sen de benim yerimde olsan benim yaptığımı yapardın.
Yeter artık gel Ahmet. Ahmet!’Göl kaynar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ahmet silinir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Gülbahar silinir ve küçücük bir ak kuş gelip kanadını suyun
som mavisine batırır. Ve sonra da bir atın kapkara gölgesi gölün
üstünden gelir geçer.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:04 am

şeytan dağı efsanesi


Seytan dagi
Şeytan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Varsak kızlarının güzelliğini kıskanarak onları baştan
çıkarmaya karar vermiş. O zaman Varsak'ta hepsi birbirinden güzel yedi
kız varmış. Şeytan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yakışıklı bir yiğit kılığına girerek aralarına sokulmuş.
Elinde telleri gümüşten olan altın bir bağlama varmış. Öyle güzel
çalıyormuş ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dinleyip de vurulmamak kabil değilmiş. Her saz çalışta
kızlara bir dizi ekşi veriyormuş. Bu ekşiler de büyülü imiş. Boynuna
takan Şeytana aşık olurmuş. Kızlar birer birer gönül verip kendilerini
öldürmüşler. Yedekşi kıza bir şey olmamış. Şeytanın verdiği ekşiler onun
boynunda bozarıp çakıl taşı olur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o da bunları geri verdikçe Şeytan deliye dönermiş. Bu böyle
günlerce sürüp kıza bir şey olmayınca bu sefer Şeytan aşık olmuş.
Yalvarıp yakarmaya başlamış. Kıza bir türlü tesir etmemiş. Bir gece
bağlamasını çalarken telin biri kopmuş. Yenisini koyamamış. İkekşi gece
bir tel daha kopmuş. Yenisini koyamamış. Üçüncü gece tek telle o kadar
yanık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]o kadar güzel çalmış ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]bütün kurtlar kuşlar dinleyip ağlaşmışlar. Kıza yine bir şey
olmamış. Bunu görüp de umutsuzluğa kapılan Şeytan tele öyle sert vurmuş
ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]sonuncu telde kopmuş. O da öfkeyle yere vurunca bağlamayı
kırmış. Yedekşi kız buna gülünce Şeytan büsbütün çileden çıkmış. Başını
alınca bu dağa kaçmış. Şeytan o zamandan beri bu dağda ağlıyor. Geceleri
ağlaması işitilir. Fakat ters huylu yaratık olduğu için ağlaması gülmek
şeklindedir. Çok ağladığı zaman kahkahalar duyulur. Herkes[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şeytana yenilmeyen bu kızın tılsımını merak etmiş. Meğer
kızın kalbi yokmuş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:04 am

ISSIZ KÖYÜN
DİLSİZ KIZI - Efsanesi

1922 Eylül ayında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sart harabelerinden Alaşehir istikâmetine doğru seyahat eden
bir grup[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yol üstünde Yunan işgalcileri tarafından kaçarken
yakılan ve yağmalanan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] etrafta hiçbir hayat izine rastlanılamayan ıssız mı ıssız
bir köy dikkatlerini çekti.
Arabadakilerden birisinin gözüne[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üzerinde paramparça olmuş elbiselerle kaçmakta olan bir kız
gördü.
- Burada hiç kimse kalmamış!
- Ya o kız!? Demin biz köye girerken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] koşarak önümüzden kaçıp giden bir hayalet miydi?
- Belki!
- Evet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki o kız hayalet idi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki de bu gördüğümüz köy de gerçek değildi. Belki bunlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İzmir’den buraya gelinceye kadar gördüğümüz facialarla alt
üst olmuş hayal gücümüzün ev-hamlarından ibaretti. Pekiyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu çökmüş toprak altından gelen yanık kokular da mı bir
vehimdir? Arabamızın sağındaki şu kurumuş eşek iskeleti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] biraz daha ötedeki şişmiş manda leşi; arkadan gelen darbe
ile öne fırlamış şu mescit duvarının dibindeki didiklenmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ıslanmış eşya kümeleri ve bunların başında birbirine
hırlayan şu sıska ve uyuz köpekler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün bunlar hep hayal midir?
İçlerinden bazıları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] arabadan inerek bu harabeler içinde do-laşma cesareti
gösterdiler. Akşam yaklaşmış. Uzaktan yolculardan bazılarının sesi
geliyordu.
- Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cevap versene! Kız söyle sen kimsin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] nesin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] burada ne yapıyorsun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu köyde neler oldu anlatsana? Kız sen dilsiz misin?
Kızı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir izbe ahırın köşesine kıstırmışlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sorguluyorlar ama kız köşeye büzülmüş oturuyor ve sorulara
hiç cevap vermiyordu. Biraz önce hayalet sandıkları kız gerçekti ve
karşılarında idi.

Zavallı kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kedi gibi iki toprak duvarın birleştiği bir girintide[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] diz üstü büzülmüş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlardan tarafa yarı dönük yüzü kapıya bakıyordu; ilk
fırsatta atlayıp kaçmaya hazırlanıyor gibiydi. On altı yaşlarında
görünen genç kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iri gözlü ve güzel yüzlü idi.
- Kızım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güzel yavrum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] biz de senin gibi Türküz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Müslümanız! Gavur değiliz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] anladın mı? Söyle bu köyün halkı nereye gitti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlara ne oldu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu köyü kimler viraneye çevirdi? Sen burada yapayalnız
kalamazsın! Kimin kimsen yoksa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hadi gel seni götürelim!
Hepsi sırayla benzer şeyleri söylediler ama kızcağız onlar konuşurken
yan gözle onları süzerek bir an önce aralarından sıyrılıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendini dışarıya atmak ister gibi hareketler yapıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sabırsızlandığı her halinden belliydi. Kızın ağzından[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] anlaşılamayan garip sesler çıkmaya başladı ve ardından öyle
bir fırladı ki aralarında fişek gibi geçti gitti ve bir daha onu tutmak
mümkün olmadı. Her taraf arandı ama boşuna[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir daha dilsiz kızı göremediler.
Sonradan anlaşılmış ki bu köyü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] giderlerken Yunan yangın mangaları yakmışlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yıkmışlar. Ahalinin çoğu katledilmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beş altı kişi ancak kurtulup Bozdağ’a kaçabilmiş. Bu dilsiz
sanılan kızı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yunan askerleri tecavüz etmişler. Kız başına gelenlerden ve
köyde gördüğü katliamlar ve vahşet sebebiyle aklını yitirmiş herkesten
kaçmaya başlamış.
Her seferinde yine köye geri döner[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o ahırda için için ağlarmış. Çünkü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] orada gözleri önünde babası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] annesi ve kardeşleri de hunharca öldürülmüş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisine de iğrenççe tecavüz edilmiştir. İşgal ettikleri
her yerde yaptıkları gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:04 am

Evvel zamanda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mezopotamya topraklarında doğmuş bir efsane Şahmeran.
Yüzyıllardan beri anlatıla gelmiş çeşitli coğrafyalarda. Özellikle
yılanlık bir bölge olan Adana-Misis'te ve Mardin'de.

Tahmasp isminde uzun boylu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geniş omuzlu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] esmer tenli[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde.

Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş Tahmasp.
Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş.
Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi
kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan Tahmasp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen
yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kısası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yeşili[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış
olduğunu fark etmiş. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. Tahmasp'ta onların
baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış. Çünkü Tahmasp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en
güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca
kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru
ilerliyormuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tam karşısında durmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gülümseyerek elini ona doğru uzatmış. Ve demişki;

- Korkma benden Tahmasp. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeranım.
Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan
beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin.
Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz. Böyle deyip
geldiği yoldan geri gitmiş. Tahmasp gördükleri karşısında yaşadığı
dehşeti ve ş
aşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak olduğu yerde
kıvrılıp uyumuş.

Ertesi sabah uyandığında Şahmeranı karşısında mükellef bir sofranın
başında otururken bulmuş. Tahmasp'ı kahvaltıya davet etmiş Şahmeran. O
ise gözlerini şahmerandan alamıyormuş. Şahmeran'da ona bakıyormuş
kendinden geçmiş bir halde.

Bak Tahmasp demiş. Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen
sana anlatayım deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] anlatmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında Tahmasp ve
Şahmeran arasında tarihin en soylu
aşklarında birisi başlamış.

Gel zaman git zaman Şahmeranın anlatacağı bir şey kalmamış artık.
Tahmasp'ta anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış
ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını
ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille reddetmiş
Şahmeran. Ancak günler geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini
görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş:

- Ey Tahmasp beni iyi dinle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi
diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda
aşklar
ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu
sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne
sebeple olursa olsun b
aşka insanlarla beraber suya girme.

Tahmasp sevinçle Şahmerana sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair
yeminler etmiş.

Tahmasp mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk
yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek Şahmeranı
ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş.

Tahmasp'ın yaşadığı ülkenin kralı bir gün amansız bir hastalığın
pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş ama kralın hastalığına
çare olamamışlar. Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir her
seferinde krala hastalığının tek çaresinin Şahmeranda olduğunu
söylüyormuş.

Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını
kralın kafasına sokmuş. Kralda Şahmeranın bir an önce bulunmasını
emretmiş. Bütün ülkede Şahmeran aranmış. Sonunda bilge bir adam bütün
insanların gruplar halinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye
etmiş böylece Şahmeranın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini
söylemiş. Vezirde ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış. Askerler
Tahmasp'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir
hamama götürmüşler. Tahmasp Şahmerana verdiği sözü hatırlayarak önce
gitmek istememiş. Ancak askerler onu zorla içeri sokmuşlar. Tahmasp
hamama girdikten sonara herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş.
Kendisine bakınca bütün vücudunun yılanlarınki gibi pullarla
kaplandığını fark etmiş. Askerler hemen Tahmasp'ı yakalayarak vezirin
huzuruna getirmişler. Kötü kalpli vezirin amacı kralı iyileştirmek falan
değilmiş. Şahmeranı yakalayıp dünyanın bütün sırlarına sahip olmak
istiyormuş. Tahmasp'a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeranın yerini
söyletmiş. Askerler hemen gidip Tahmasp'ın söylediği yerde mağarayı
bulmuşlar ve Şahmeranı oradan çıkarıp saraya getirmişler.

Şahmeran ve Tahmasp kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. Şahmeran
üzüntülü ve utanç dolu Tahmasp'a dönmüş:

Ey sevdiğim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet
etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda
aşklar
ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!
Tahmasp Şahmeranın bu sözleri karşısında daha da utanmış. Şahmeran
sözlerine devam etmiş.

Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp
yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki
benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı
boylayacak.

Şahmeran daha sözlerini bitirmeden kötü kalpli vezir elinde kocaman
kılıcı ile atılıp Şahmeranın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve
kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp'ta duyduğu acı ve utancın etkisi
ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şahmeranın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kalpli
vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş.
Tahmasp'a ise hiçbir şey olmamış Şahmeran son anda yaptığı planı ile
bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak Tahmasp
sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve
dağ bayır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonrada Lokman
Hekim efsanesi almış başını yürümüş...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:05 am

Çok çok eskiden yeşil bir
vadinin içinde bir ırmak kıyısında kurulu bir köy varmış dünyada taa
dünyanın öbür ucunda. Çok eski dedik ya o zamanlar gündüzler ipek
güneşli geçermiş yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş
bulutlar olmadıkça.


Köy sakinleri tarımla
uğraşırlarmış hayvanlar avlarlarmış uçsuz bucaksız arazilerinden
sularını kaynağı çok uzakta olan köylerinin içinden geçen ırmaktan
alırlarmış. Köyde herkes birbirini sever sayarmış. Köyde bir tek kişinin
kalbinde öyle büyük bir sevgi varmış ki bütün köyünkine bedelmiş;
Dolun'un Intera'ya olan
aşkıymış bu.

Kız Dolun'u bilirmişte
tanımazmış yakından. Dolun dayanamamış bir gün gitmiş kızın yanına.
Sormuş Intera'ya onunla evlenip evlenmeyeceğini.


Intera demiş ki Dolun'a :

"Evlenirim evlenmeye ama
benim isteyenim çoktur her gelen kişiden aynı şeyi ister benim babam.
Ancak babamın bu isteğini yerine getiren benimle evlenir."


Dolun şaşırmış´

"Sensin benim kalbimim
sahibi"diyerek başlamış sözüne


"Senin dileğin benim için
bir emirdirsöyle isteğini hemen yapayım" demiş
aşkına.

Intera demiş ki:

"Bir çiçek vardır
yaprakları gümüşten tomurcukları elmastanonu ister babam benle
evlenecekten".


Dolun; "Bekle beni" demiş
Intera'ya"hemen gidip getireyim o çiçeği ama nerededir yeri ?"


Intera parmağıyla göstermiş
akan ırmağı


"İşte bu ırmağın
kaynağındadır der babam kırk gün yürümek gerekirmiş oraya varmak için
ama bir giden bir daha gelmedi şimdiye dek çünkü oralar büyülüymüş
derlergiden geri gelmezmiş çünkü buralardan çok daha güzelmiş oralar."


Dolun;

"Senden daha güzel ne
olabilir ki bu dünyada" demiş Intera'ya


"Döneceğim o çiçekle
döneceğim çünkü seviyorum seni çünkü sensiz anlamı olmaz benim için o
güzelliğin".


Dolun çıkmış yola sonra.
Kırk gün yürümüş ırmağın yanından. Hep ne kadar sevdiğini düşünmüş
Intera'yı yol boyunca. Tek aklındaki Intera'ymış tek amacı ise o çiçek.
Kırkıncı gün kalkmış Dolun sabah erkenden yüzünü yıkamış ırmaktan
anlamış ki çok yaklaşmış kaynağına ırmağın suyun serinliğinden. Devam
etmiş yoluna sonra. Biraz sonra varmış kaynağa bütün yeşilliklerle
çevrili bir göl varmış kaynakta gölün ortasında bir adacık adacığın
üstünde de o çiçek duruyormuş. Anlamış Intera'nın anlattığı çiçek
olduğunu güzelliğinden. Yüzmeye başlamış adaya doğru hemen. Adaya
çıkınca karşısında bir adam belirmiş Dolun'un.


Adam Doluna:

"Her gülün bir dikeni
koruyucusu olduğu gibi bende bu çiçeğin koruyucusuyum eğer almaya
geldiysen ben Salut izin vermem buna" demiş.


Dolun şaşkın ve de kararlı
bir tonla;


"Ben o çiçeği alacağım
sonra
aşkıma kavuşacağım" demiş.

"Hiç bir şey beni
kararımdan çeviremez."


"O zaman beni biraz
dinleyeceksin" demiş Salut


"Sana neden koparmaman
gerektiğini anlatacağım eğer hala ikna olmazsan o zaman izin veririm
almana".


Dolun ikna olmuş ve çökmüş
yoncaların üstüne başlamış dinlemeye...


"Eğer bir şeyi çok fazla
istersen ve engelin yoksa önünde onu alırsın hayatta böyledir insan
engelleri aşarsa yaşamına devam edebilir. Bu çiçekte sadece yaşam için
bir şeyler yapacaksan engelleri kaldırır önünden çünkü onunda bir görevi
var bu çiçek sadece 28 gecede bir açar yapraklarını ve döker parlayan
tohumlarını göle bu sayede buradaki sular yükselir ve ırmaktan taşar
gider zamanla. Bu ırmak sayesinde yaşar bu doğadaki yeşillikler insanlar
hayvanlar." demiş Salut.


Dolun başlamış düşünmeye
eğer çiçeği koparırsa kavuşacaktır sevdiğine ama kuruyacaktır ırmakları
bunun yanında. Sonunda çiçeğin başına çöker kalır Dolun. Gümüş
yapraklarında kendini görür Dolun çiçeğin. Yanında Intera vardır ama
niye mutsuzdur ikiside. Aslında kalbindeki tek endişeyi görür Dolun.
Zaman geçtikçe Dolun'un düşünceleri yoğunlaşır kafasında. Mutsuzluğunu
düşünür çiçeksiz Intera'sız bir yaşam düşünür. Koparamaz çiçeği
günlerce. Dolun artık yaşamaktan zevk almaz şekilde sadece
aşkını düşünerek
beklemeye başlar olacakları.


Bir gece çiçek tohumlarını
bırakırken göle bir tomurcukta Dolun'un sertleşmiş kalbinin üstüne
düşmüş aniden Dolun kalbindeki
aşkının büyüklüğü kadar kocaman bir taşa dönüşmüş taş o
kadar büyükmüş ki Dünya'ya sığmamış gökyüzüne yükselmiş ve Dünya'yla
dönmeye başlamış.


Böylece Ay olmuş Dolun'un
kalbi Dünya'ya.


O günden sonra sadece 28
gecede bir göstermiş Dolun kalbinin tüm yüzünü
aşkının bütün
parıltısını diğerlerine; sadece o gecelerde aydınlatmış Dünya'yı aynı
çiçek gibi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:05 am

Ergenekon Destanı


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ergenekon Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Büyük Türk Destanı'nın bir parçasıdır. Kök-Türkler çağını
konu alır. Ergenekon Destanı'nın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk destanlarının içinde ayrı ve seçkin bir yeri olup[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] en büyük Türk destanlarından biridir. Ergenekon Destanı'nın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk toplum yaşamında yüzyıllarca etkisi olduğu gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bugün bile Anadolu'nun dağlık köylerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birtakım gelenek ve göreneklerde etkisi görülmektedir.
Ergenekon Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt Destanı'nın ana çizgileri üzerine kurulmuş olup[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu destanın serbestçe genişletilmiş biçimidir diyebiliriz.
Daha doğrusu Bozkurt Destanı ile kaynağını belirleyen Türk soyu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı ile de gelişip güçlenmesini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yayılış ve büyüyüş dönemlerini anlatmıştır.

Çin tarihlerinin de yazmış olduğu Bozkurt Destanı'nın bittiği yerde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı başlar. Bozkurt Efsanesi'nin devamı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı'dır. Ergenekon Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Cengiz Han çağında moğollaştırılmıştır. Ancak bu efsanenin
kökleri ve ana motifleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] açıkça Kök Türkler ile ilgilidir.

Kök Türk Devleti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] MS 6.yy.dan itibaren bir cihan imparatorluğu olmuş ve 200
yıl yaşamıştır. Böyle büyük ve güçlü bir devletin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ilkel Moğollar'dan bir efsane alıp kökenlerini ona
dayandırması mümkün değildir. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı'nın ana motiflerinden biri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Demirci'dir. Destanda demirci[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağda demir madeni bulur ve Türkler bu demir madenini
eriterek Bozkurt'un önderliğinde Ergenekon'dan çıkarlar. Unutmamak
gerekir ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göktürkler'in ataları da demirci idiler. Onlar en
iyi çelikleri işler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] b
aşk
a
devletlere silah olarak satarlardı. Göktürkler'in ataları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demir cevherleriyle dolu dağların eteklerinde türemişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirleri eriterek yeryüzüne çıkmışlardı. Sonradan
kendilerinin de demirci olmaları bundan ileri gelmektedir.

Göktürkler'in temel toprakları olan Altay ve Sayan dağları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zengin demir madenlerinin bulunduğu bir yerdi. Burada çıkan
demirin yüksek cevherli olması ve Türkler tarafından mükemmel bir
biçimde işlenmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çağın Türk savaş endüstrisinin en önemli özelliği idi.
Göktürkler çağında Türkler'in işlettikleri demir ocakları ve dökümevleri
bulunmuştur. Göktürkler demirden ürettikleri kılıç[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kargı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bıçak gibi savaş araçlarının yanında yine demirden saban[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kürek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] orak gibi tarım araçlarını yapmakta da usta idiler. Oysa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göktürklerden tam beş yüzyıl sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yine Türklerle birlikte olmak üzere bir devlet kuran
Moğollar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirciliği bilmezlerdi.

Cengiz Han zamanında Moğollar'a elçi olarak gönderilen Çin'deki Sung
sülalesinin generali Men Hung[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yazmış olduğu ''Meng-Ta Pei-lu'' adlı ünlü seyahatnamesinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Moğollar'ın Cengiz Han'dan önce maden işlemeyi
bilmediklerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ok uçlarını bile kemikten yaptıklarını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Moğollar'a demir silahların Uygur Türkleri'nden geldiğini
anlatmaktadır. Zaten Moğollar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirciliği Uygur Türkleri'nden öğrenmişlerdir. Aslında
demircilik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o çağın Moğol düşüncesine göre büyücülere özgü
korkunç bir sanattı. Ayrıca Bozkurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in kutsal hayvanıdır. Moğollar'ın kutsal hayvanı
köpektir.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Ergenekon Destanı'nda Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon ovasından çıkmak istediklerinde yol bulamazlar.
Çare olarak da dağların demir madeni içeren bölümlerini eritip bir
geçenek açmayı düşünürler. Demir madenini eritmek için dağların
çevresine odun-kömür dizilir ve yetmiş deriden yetmiş körük yapılıp
yetmiş yere konulur. Yedi ve yetmiş sayıları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dokuz ve katları ile birlikte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in mitolojik sayılarındandır. Moğollar'ın mitolojik
sayıları ise altı ve altmıştır. Destanda altmış yerine yetmiş sayısına
yer verilmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu efsanenin Moğolca bir metinden öğrenilmemiş olduğunu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'e ait olduğunu gösterir.
Mağaralar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk mitolojisinde ve Türk halk düşüncesinde önemli
bir yer tutarlar. Bu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yalnızca Göktürk efsanelerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt ve Ergenekon destanlarında değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Anadolu'daki masallarda da böyledir. Göktürk efsanelerinin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt ve Ergenekon destanlarındaki motiflerin ufak
değişikliklere uğramış örneklerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Anadolu efsanelerinde de bulabiliriz. Hatta islami
hikayelerde bile:
Bir Anadolu efsanesinde Muhammed Hanefi (Hz. Ali'nin Hz. Fatma'dan sonra
evlendiği ve bu evlilikten olan dört çocuğundan biridir. Diğer
Çocukları; ise Ümmü Gülsüm[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zeynep ve Kasım'dır)[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] önüne çıkan bir geyiği kovalar. Geyik bir mağaradan içeri
girer. Muhammed Hanefi de geyiğin arkasından mağaraya girer. Mağaradan
geçerek büyük bir ovaya varır ve burada Mine Hatun'la karşılaşır. Dikkat
edilirse[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu Anadolu efsanesindeki mağara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt'un hayatta kalan tek Türk gencini götürdüğü
mağaranın ve mağaradan çıkılan ova da yine Bozkurt Destanı'ndaki kurdun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşayan tek Türk gencini mağaradan geçerek götürdüğü ovanın
aynısıdır. Ayrıca yine bu ova[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı'ndaki Kayı ile Tokuz Oguz'un yurt
tuttukları ovanın aynısıdır.
Altay Türkleri'nin efsanelerinde de Bozkurt ve Ergenekon destanlarının
izlerini görmek mümkündür. Bir Altay efsanesinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir bahadır avlanırken karşısına çıkan geyiği kovalamağa
başlar. En sonunda bir Bakır-Dağ'ın önüne gelirler. Baştan başa bakırdan
yapılmış olan dağ birden açılır ve geyik açılan delikten içeri girer.
Genç bahadır da geyiği izler. Az sonra geyik kaybolur. Efsanenin
devamında bahadır türlü canavarla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iyi yürekli yaşlı kişilerle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok güzel kızlarla karşılaşır. Bu Altay efsanesinde de aynı
mağara ve mağaradan geçilerek ulaşılan ova motifleri vardır ve bu Altay
efsanesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Muhammed Hanefi'nin efsanesine belirgin bir biçimde
benzemektedir. Altay masal ve efsanelerinde bu tür
öyküler
in daha mitolojik biçimde olanları da vardır.


Asya Büyük Hun Devleti'nde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bizzat Hun hakanının b
aşkanlık ettiği törenler
vardır. Bu törenlerden en önemlisinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] devletin ileri gelenleri toplanarak Ata Mağarası'na giderler
ve orada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hakanın b
aşk
anlığında
dini törenler yapılır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atalara saygı gösterilir. Aynı törenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göktürk Devleti'nde de yapılagelmiştir. Bu adı geçen Ata
Mağarası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt'un Türk gencini düşmandan kaçırıp sakladığı
ve Ergenekon'a ulaştırdığı mağaradır. Ancak bugün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu mağaranın yeri bilinmiyor. Tabgaçlar da kayaları mağara
biçiminde oyarlar ve burada yere[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] göğe[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ata ruhlarına kurban sunarlardı. Bu kurban töreninden sonra
da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çevreye kayın ağaçları dikilir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o bölgede kutsal bir orman oluşturulurdu. Asıl önemli olan
nokta ise[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün milletçe bunlara inanılması ve devletin de bu
efsaneye saygı göstermesidir. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aybek üd-Devâdârî'nin anlattığı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in kökenine ilişkin ''Ay Ata Efsanesi''nde de mağara
ve mağarada türeme motifi vardır. Bu efsanede de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in ilk atası olan Ay Ata[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir mağarada meydana gelir. Ay Ata Efsanesi'ndeki mağara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ilk ataya bir ana rahmi görevi görmüştür.
Ergenekon Destan'ı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in yüzyıllarca çift sürerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] av avlayarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] maden işleyerek yaşayıp çoğaldıkları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] etrafı aşılmaz dağlarla çevrili kutsal toprakların
öyküsüdür. Ergenekon Destanı'nın önemli bir çizgisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in demircilik geleneğidir. Maden işlemek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirden ve en iyi çelikten silahlar yapmak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Eski Türkler'in doğal sanatı ve övüncü idi. Ergenekon
Destanı'nda Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirden bir dağı eritmiş ve bunu yapan kahramanlarını da
ölümsüzleştirmişlerdir.
Ergenekon Destanı ilk kez[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Cengiz Han'ın kurmuş olduğu Türk-Moğol Devleti'nin tarihçisi
Reşideddin tarafından saptanmıştır. Reşideddin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ''Câmi üt-Tevârih'' adlı eserinde Ergenekon Destanı ile
ilgili geniş bilgiler vermektedir. Fakat Reşideddin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] -yukarıda da değinildiği gibi- bir Türk destanı olan
Ergenekon Destanı'nı moğollaştırmıştır (Ergenekon Destanı'nın nasıl
moğollaştırıldığı hakkında Prof.Dr.Bahaeddin Ögel'in[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk Mitolojisi [1.cilt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 59-71. sayfalar] adlı yapıtında geniş bilgiler vardır).
Ergenekon Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hıve hanı Ebulgazi Bahadır Han'ın 17.yy.da yazmış bulunduğu
''Şecere-Türk'' (Türkler'in Soy Kütüğü) adlı esere de kaydedilmiştir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kurtuluş Savaşında'ki Anadolu'yu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon'a benzeterek aynı adı taşıyan bir kitap yazmıştır.
Ergenekon Destanı'nda Bozkurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öteki Türk destanlarında da olduğu gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ön planda ve baş roldedir. Bu kez Türkler'e yol göstericilik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kılavuzluk yapmaktadır.
Bir rivayete göre Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon'dan 9 Martta çıkmışlardır. B
aşk
a bir rivayet ise bu tarihi 21 Mart (Nevruz
Bayramı) olarak verir. Öyle anlaşılıyor ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon'dan çıkış işlemleri 9 Martta başlamış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 21 Martta da tamamlanmıştır.




[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Destan aşağıda özetlenmiştir:
Türk illerinde Türk oku ötmeyen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk kolu yetmeyen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı
kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler
çadırlarını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp
beklediler. Düşman gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar.
Sonuçta Türkler üstün geldi.
Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beğleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki:

"Türkler'e hile yapmazsak halimiz yaman olur !"
Tan ağaranda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] baskına uğramış gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

''Bunların gücü tükendi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler. Düşman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'i görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler
yenildi. Düşman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'i öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile
kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] küçükleri tutsak ettiler.
O çağda Türkler'in başında İl Kagan vardı. İl Kagan'ın da birçok oğlu
vardı. Ancak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan)
adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kagan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz
Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oguz
tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada
düşmandan kaçıp gelen develer[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öküzler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] koyunlar buldular. Oturup düşündüler: "Dörtbir yan düşman
dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oturalım." Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.
Geldikleri yoldan b
aşk
a
yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki
deve olsun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yuvarlanıp paramparça olurdu.
Türkler'in vardıkları ülkede akarsular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaynaklar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] türlü bitkiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yemişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] avlar vardı. Böyle bir yeri görünce[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye
"ERGENEKON" dediler.
Zaman geçti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu.
Kayı'nın çok çocuğu oldu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tokuz Oguz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat
dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin
çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çoğaldılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.
<>Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki
Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar.
Dediler ki:
"Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde
imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan
çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost
olalım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım."
Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kurultayın bu kararı üzerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman
bir demirci dedi ki:

"Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini
eritsek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki dağ bize geçit verir."

Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir kat kömür dizdiler. Dağın altını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üstünü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yanını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük
körük yapıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler.
Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eridi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.
Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen.
Bozkurt geldi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk'ün önünde dikildi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü;
ardından da Türk milleti. Ve Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt'un önderliğinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o kutsal yılın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kutsal ayının[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.
Türkler o günü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler
yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kaganı
kıskaçla tutup örse koyar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak
bayramı kutlarlar.
Ergenekon'dan çıktıklarında Türkler'in kaganı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine
bütün illere elçiler göderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını
bildirdi. Ta ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eskisi gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün iller Türkler'in buyruğu altına gire. Bunu kimi iyi
karşıladı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Börteçine'yi kagan bildi; kimi iyi karşılamadı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] karşı çıktı. Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini
yendiler. Türk Devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar.
Türk Beğleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon'dan Çıkış Gününü Kızgın Demir Döğerek Kutluyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:05 am

Yaratılış Efsaneleri


Orta Asya'da yaşayan Türk
toplulukları arasında dünya ve insanın yaratılışı hakkında birçok efsane
saptanmıştır. Bu efsaneler yakın çağlarda derlendikleri için İslamlık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hıristiyanlık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Budizm[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Maniheizm gibi dinlerden etkiler taşımaktadırlar. Ancak
bunlar genel yapısıyla erken dönem Türk mitolojisinin izlerinin
görüldüğü önemli ürünlerdir.

Aşağıda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Altay Türkleri'ne ait iki yaratılış efsanesi verilmiştir. Bu
iki efsane temel olarak birbirlerine benzerler; ama ayrıldıkları
noktalar da vardır; aralarındaki farkları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] okuyunca anlayacaksınız. İlk efsane W. Radloff tarafından
saptanmıştır; ikekşi efsane ise V. Verbitskiy tarafından saptanmış olup
ilk efsaneden daha değişik bir söyleyişe sahiptir. İki efsanede de tek
bir yaratıcı Tanrı vardır. Birekşi efsanede Tanrı; Kayra Kan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kuday ve Kurbustan adlarını taşırken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ikekşi efsanede Ülgen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bay-Ülgen adlarına sahiptir. İki efsane de dış etki (Çin ve
İran) taşırlar.

Bu yaratılış efsanelerinde İran mitolojisinin
ile Mani dininin etkisinin olduğu görülmektedir. İkili düşünce ilkesi
(dualizm) İran mitolojisinin en önemli özelliğidir. İran mitolojisinde
Hürmüz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iyilik ilahıdır ve gökte oturur; Ehrimen ise
yeraltında karanlıkların ilahıdır. Aynı durum Altay Türkleri'nin
yaratılış destanlarında da vardır. Altay yaratılış destanlarında da
Tanrı Kuday gökte oturur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şeytan Erlik ise yer altında. Ama Erlik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı değildir; yalnızca güçlü bir körmös'tür (şeytan). Türk
Tanrı düşüncesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İran mitolojisindeki ikili ilah sistemini tek ilahlı sisteme
çevirmiştir.

İran mitolojisinde Hürmüz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birçok yaratık yaratır ve Ehrimen de bunların bir bölümünü
kendisine vermesini ister; ama olumsuz yanıt alır. Aynı durum Altay
yaratılış efsanesinde de söz konusudur. Tanrı Kuday (Ülgen) da birçok
yaratık yaratır ve Erlik bunların bir kısmını kendine ister ama Tanrı
bunu reddeder.

Altay yaratılış destanlarında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] herşeye gücü yeten ve günümüzdeki Tanrı inancının aynısı
olan bir inanış yoktur. Altay yaratılış destanlarında Tanrı'ya yaratma
eyleminde kimi varlıklar yardım eder (mesela Ak Ene ve Kişi yani Erlik).
Bu yüzden bu efsanelerde her şeye kaadir bir Tanrı imajı yerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaratma eyleminde çeşitli varlık ve nesnelere başvuran bir
ilah portresi çizilmiştir.

Verbitskiy'in saptamış olduğu yaratılış
efsanesinde (aşağıdaki ikekşi efsane) balığın dünya ile ilgili
simgeselliğine yer verilmiştir. Bu efsaneye göre dünyanın altındaki üç
balığın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünyanın dengesini sağlamada rolü vardır. Burada
balığa kutsallık verilmiş ve dünyanın dengede durmasının simgesi
olmuştur. Bu özellik eski Hint mitolojisinde de vardır. Balığın burada
kullanılması aynı zamanda onun insanın yaratılışının[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşamın yeniden doğuşunun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bolluk ve bereketin simgesi olmasından ileri gelmiştir. Kimi
araştırmacılar göre Kırım Türkleri de benzer biçimde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünya okyanusunda büyük bir balık bulunduğunu ve balığın
üzerinde boynuzlarıyla dünyayı taşıyan bir boğa olduğunu ileri
sürerlerdi.

Altay yaratılış efsanelerinin bazı kahramanları
yabancı adlar taşırlar; mesela Mangdaşire[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şal-Yime[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] May-Tere vb. Bu efsanelerin bazı motifleri de Eski Türk
kültüründe bulunmamaktadır. Mesela Tanrı'nın gökte oturması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaratma eyleminde nesne ve kişilere başvurması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ak-Ana[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı'nın insanlarla doğrudan konuşması ...gibi. Altay
yaratılış efsanelerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk destanlarındaki güçlü yapı ve görkem de yoktur.
Ergenekon Destanı ile karşılaştırılmaları bile bunu kolayca gözler önüne
serer.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:06 am

Tarihi kahpelik! Büyük zaferin 90'ıncı yıldönümünde
ortaya çıkan korkunç gerçek: İhtilaf devletleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çanakkale'de Mehmetçik'e karşı boğucu kimyasal silah
kullanmış. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden çıkan yeni bir belge[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk tarihine şanlı bir zafer olarak geçen Çanakkale
Savaşları'yla ilgili korkunç bir gerçeği ortaya çıkarttı. Türk ordusunun
251 bin şehit verdiği[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 1 milyonun üzerinde askerimizin yaralandığı ve 10 bin
askerimizin kaybolduğu Çanakkale Savaşı'nda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İngilizler liderliğindeki itilaf devletlerinin kimyasal
silah kullandıkları anlaşıldı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde görevli
uzmanlarca ortaya çıkartılan yeni bir arşiv belgesinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] itilaf devletlerinin Türk askerlerine karşı boğucu türden
gaz içeren kimyasal silah kullandığı belirtiliyor. Belgede[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gazın hangi ülke kuvvetleri tarafından kullanıldığından söz
edilmiyor.


Verdiği zarar konusunda da bir bilgi yok. Fakat
araştırmacılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] binlerce askerin kimyasal silahların tesiriyle şehit düşme
ihtimalinin olduğunu belirtiyor ve muhtemelen İngilizler tarafından
böyle bir yola başvurulduğu görüşünde birleşiyor.


DOST DEVLETLER SESİNİ ÇIKARTMADI! 2 Temmuz 1915
tarihinde b
aşkumandan vekili namına müsteşar imzasını taşıyan ve
cepheden Hariciye Nezareti'ne gönderilen belgede[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] düşman kuvvetleri tarafından kimyasal silahlar kullanıldığı
belirtilip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarafsız ve dost devletlerin olayı protesto etmesi
isteniyor. Dost devletlerin insanlık dışı bu hadiseyi protesto ettiğine
dair bir bilgiye rastlanmıyor; ama bu belge Çanakkale'yi kimyasal
silahların kullanıldığı savaşlar arasına sokuyor. Daha önce 19.
Yüzyıl'ın sonlarında Fransızlar Almanlar'a karşı zehirli gaz kullanmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aynı şekilde Almanlar da Fransızlar'a misillemede
bulunmuştu.



HASTANEYE BİLE BOMBA YAĞDIRDILAR Çanakkale'de
destan yazan askerlerimize yönelik uluslararası savaş hukukuna aykırı
hareketler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimyasal silahlarla sınırlı değil. Tespit edilen 2
ayrı belgeye göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaş hukukuna kesinlikle aykırı olmasına rağmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mehmetçik'e domdom (parçalayıcı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağıtıcı özelliği çok fazla) kurşunları da sıkılmış. 10
Mayıs 1915'e ait bir b
aşka belgede de İngiliz savaş gemilerinin balonlar
yardımıyla Maydos kasabasında Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş hastaneyi
bombalayıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 30 yaralı askeri şehit ettiği belirtiliyor. Osmanlı
Hükümeti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ''insanlığa sığmayan'' bu saldırı sonrasında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Amerika Sefareti aracılığıyla İngiltere'nin uyarılması
talebinde bulunuyor. Bu belgeler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaş kurallarının hiçe sayıldığı Gelibolu'da nasıl bir
trajedinin yaşandığını gösterirken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çanakkale'yi 'geçilmez' yapan Türk askerinin kahramanlığını
da bir kez daha gözler önüne seriyor.




ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:06 am

YUNUS EMRE
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi.

Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi

Türk milletinin yetiştirdiği en büyük
tasavvuf erlerinden ve Türk dili ve edebiyatı tarihinin en büyük
şairlerinden biri olan Yunus Emre'nin hayatı ve kimliğine dair hemen
hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Yunus'un bazı mısralarından[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 1273'de Konya'da ölen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tasavvuf edebiyatının büyük ustası Mevlana Celalettin Rumî
ile karşılaştığı anlaşılmaktadır; buradan da Yunus'un 1240'larda ya da
daha geç bir tarihte doğduğu sonucu çıkarılabilir


Sarıköylü ve Karamanlı oluşu meselesi hala
belli değildir. Yüzyıllardan beri halk arasında yaşayan inanca göre O[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sivrihisar yakınında Sarıköy'de doğmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]çiftçilikle meşgul olmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Taptuk Emre adlı bir şeyhe intisap etmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tekkelerde yaşamış ve veliliğe erişmiştir. Anadolu'da on
ayrı yerde mezarı ( daha doğrusu makamı ) olduğu ileri sürülen Yunus
Emre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]halk arasındaki inanca ve bazı tarihi kaynaklara göre
Sarıköy'de ölmüştür. Orada yatmaktadır. Bugün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Eskisehir-Ankara yolu üzerindeki Sariköy istasyonu yakininda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yunus Emre'nin türbesi ve bir müze bulunmaktadir.


Yunus Emre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünya kültür ve medeniyet tarihinde bir merhale olmustur.
Kültürümüzün en değerli yapı taşlarındandır. Zira Yunus Emre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sadece yasadigi devrin değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çagimiz ve gelecek yüzyillarin da ışık kaynağıdır. Allah ve
cümle yaradılmışı içine alan sonsuz sevgisinden kaynaklanan fikirleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünya üzerinde insanlik var oldukça degerini koruyacaktir.
Yunus Emre'nin amaci[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevgi yoluyla dünyada yasayan tüm insanlarin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hem kendileriyle hem evrenle kaynaşmasını sağlamak ve sonsuz
yaşamda ebedi hayata doğmalarını sağlamaktır.


HACI BEKTAŞ VE YUNUS
Bölge köylerinden birinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Yunus adında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]rençberlikle geçinen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]çok fakir bir adam vardı.Bir yıl kıtlık olur. Yunus'un
fakirliği büsbütün artar. Nihayet birçok keramet ve inayetlerini duyduğu
Hacı Bektaş'a gelip yardım etmeyi düşünür. Sığırının üstüne bir miktar
alıç (yabani elma) koyup dergaha gider[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] pirin ayağına yüz sürerken hediyesini verip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir miktar buğday ister.

Hacı Bektaş ona lütufla muamele ederek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir kaç gün dergahta misafir eder. Yunus geri dönmek için
acele ediyor. .Dervişler Pir'e Yunus'un acelesini anlatırlar. O da:


"Buğday mı ister [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yoksa erenler himmeti mi?" diye haber gönderir. Yunus buğday
ister. Bunu duyan Hacı Bektaş tekrar haber gönderip:


"İsterse o alıcın her tanesince nefes
edeyim!" der. Yunus buğdayda ısrar eder .Hacı Bektaş üçüncü defa haber
gönderip:


"İsterse her çekirdek sayısınca himmet
edeyim" der. Yunus yine buğdayda ısrar edince;emreder ve buğdayı
verirler.


Yunus dergahtan uzaklaşır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yolda yaptığı kusurun büyüklüğünü anlar ve pişman olarak
geri dönüp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kusurunu itiraf eder. O vakit Hacı Bektaş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisinin kilidinin Taptuk Emre'ye verildiğini isterse ona
gitmesini söyler. Yunus bu cevabı alır almaz hemen Taptuk dergahına
koşarak kendisini YUNUS yapacak manevi eğitimine başlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:08 am

Mem Ü Zin.

Kim bilebilirdi ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aynı isimde üç kişi olduğu ve bu üç kişilerin aşkları yüz
yıllarca dillerde destan olacağını. Hiç kimse bunu bilemezdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mir Sévdin de buna hiç ihtimal vermiyordu. Mezopotamya
topraklarında hep yaşanan ve gözle görülür bir şekilde gerçektir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak neredeyse bütün Mezopotamya halkı bu gerçeği
görmezlikten geliyorlardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] halende görmezlikten geliyorlar. Her ne kadar erkek
çocukları bir b
aşka birine aşık olduğunu düşünseler de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kız çocuklarının ne birine nede birinin kızlarına aşık
olduğunu veya olacağını da asla düşünmüyorlar. Aslında bir gerçeği
görmezlikten geliyorlar. Erkek çocuklarının aşık olduğu kişi bir kız
olduğunu ve bu kız da kendileri düşündükleri bir ebeveynlerin çocuğu
olduğu nasıl da düşünemiyorlar.

Adıyaman (Müğrüb) şehri geleceğin tek veliahttı
olan Mem günün birinde hiç tanımadığı bir toprakta aşık olacağı kız
yüzünden öleceğini asla bilmiyordu. Beyliğin tek evladı olan Mem daha
yeni ergenlik çağına girdiğinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onun yerine bir b
aşkaları düşünüyordu. Mem daha dünyaya gelmeden önce de
onun yerine bir b
aşkası düşünüyordu. Hayatı boyunca bir başkası onun yerine
kararlar verecek ve kendisi istediği değil de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] b
aşkaları istedikleri yere gidecek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisi istediği yerde oturmayacak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir başkası istediği yerde oturacak. MEM en doğal hakkı olan
gönlünü de kendisi istediği kişi değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir b
aşkası istedikleri kişileri sevecek ve evlenecek. Aksi
takdirde sevdiğine kavuşmadan ölecek.

Nevroz; baharın başlangıcı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kanların hızlı dolaştığı ve gönüllerin coştuğu 21 Mart da
Mezopotamya da hep bayram olarak kutlanmış. MEM Ü ZİN destanında Éhmedé
Xané hep sevgiyle söz etmiştir. Günümüz Mezopotamya da bu bahar
şenliğine siyasi duygular karışmış renklerin yasak olduğu bir ortamda
kutlamaktadır. Böyle bir bayramda Mezopotamya da fanilerin coştuğu gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cinler de coşmuş olsa gerek. Hasankeyf’ın kuytu kayalıkların
mağaralarında toplanıp Fanileri düşünmeye başladıklarında. Kendi
çevrelerinde en güzel kız ve en yakışıklı erkeğin kim olduğunu bir
birine sorduklar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her kes kendi düşüncesini söyleyip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sihir gücünü kullanarak sihirli ayna da güzel olarak
düşündükleri kişileri bir birine gösterdiklerinde sonuç olarak MEM Ü ZİN
gecenin en güzeli seçileceğini bir çok cinde bilmiyordu. Ancak MEM Ü
ZİN gösterdiklerinde hiç birinin şüphesi kalmadı. Ancak cinlerin şahı
sadece cinlere bir soru sordu ve ardında emir verdi. Müğrüb şehrinde MEM
ve Cizre kentinde ZİN bir birini tanıyorlar mı. Şüphesiz toplantıda
bulunan bütün cinler “Hayır” dediklerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şah emir verdi. “Bu gece onları bir araya getirin” diye emir
verdiğinde. Hemen cinler harekete geçtiler.

Adıyaman şehrin üstünde ince bir duman
tütüyordu. Mem ü Zin yaşadıkları vuslat bir gecenin ardında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] artık yaşadıkları yaşantı onlara ait değildi. Kendi
benlikleri onlardan alınmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir b
aşkası tarafından kontrol ediliyorlardı. Kendi istedikleri
gibi değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] b
aşkaların istedikleri gibi de yaşayamazlardı da. Bir birini
görmeden sudan çıkmış balık gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hayalları yaşamlarının bir parçası oldular. Ancak her ikisi
de evrenin neresinde olduklarını bilmiyorlardı. Sadece sevdiklerin
bulundukların şehrin adını biliyorlardı.

Bütün müğrüb şehrin halkı MEM’e yalvarmasına
rağmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] babasının kendisi için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] görevlendirdikleri korumaların yanı sıra kendi atına binerek
kale’nin etrafında yüksek duvarın üstünden atlayarak dışarıya çıktı.
Mem ardında bir çok insanı yüz üstü bıraktığını iyi biliyordu. Hiç kimse
onun bir meçhule gitmesini istemiyorlardı. Bu nedenle babasıyla
dargındı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sadece annesiyle vedalaşarak duvarlardan atlayıp
sadece adını bildiği ama hangi tarafta olduğunu bilmediği Cizre’yi
bulmak için çıkıp gitti.

Éhmedé Xané’nin hayal ettiği ve sadece gecenin
karanlığında birkaç saat yanında kaldıktan sonra kendisine yüzüğünü
hediye ettiği kızın peşinden gitti. Sadece adının Sité ye Zin olduğunu
biliyordu. Cizre şehrinde aynı ailenin içinde Sité isminde üç tane
vardı. Bütün karışıklığa neden olanda bu isim benzerliği olunca. Ceza da
kaçınılmaz oluyordu bu cudi dağın yamacında ki şehirde.

Mezopotamya topraklarında hep Béko veya Békolar
var olmuşlardır. Mir Sévdin’in oda hizmetleri yapan Béko’nun kızı Dicle
suyun kenarında çamaşır (yün) yıkamaya gitmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aynı zamanda MEM yanına uğrayıp sadece gerçek Sité’nin
peşinde olduğunu nasıl bulacağını sorulduğunda Béko’nun kızı adım Sité
demiş ve aynı anda yakışıklı olan MEM’e aşık olmuştu. Ancak MEM
parmağında taşıdığı yüzüğün sahibini bulmanın peşindeydi.

Mir Sévdin; Cizre’nin tek hakimi ve saltanat
yaşıyordu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak o kadar bilge olmasına rağmen bir çok konuda
Béko’nun sözlerini dinliyordu. Dışardan kendisine haberler getirir
şehirde olan bitenleri anlatıyordu. Mem’in geldiğini ve kız kardeşi için
geldiğini de ilk olarak Béko dan öğrenmişti Mir Sévdin. Ancak soylu bir
aileden gelme olduğunu bildiği için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] meclis kararı beklemesini gerektiğini söylediğinde Béko
hemen fesatlığa başladığında Mem için fazla bir seçenek yoktu.

Béko veya Békoların hakim olduğu bir yerde
nasıl
aşk galip gelebilir ki. Kabarmış duygularını hiç kimseden
saklamıyorlardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uğrunda ölünecek sevgiyi bulsa da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kavuşmadıktan sonra yaşamanın ne değeri kalır. Yaşamının ne
değeri olabilir ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevginin değeri olmadığı yerde. Kavuşamayacağın bir sevginin
peşinde gitmek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşarken ölmenin diğer açılımıdır. Ancak bütün aşıklar gibi
ne MEM nede ZİN bunu kabul etmediler. Her aşık gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kavuşacağı günü düşünerek hayatında devam etmek
istiyorlardı.

Hayat hep tesadüflerle görünse de hiçbir şey
tesadüf olmadığını her zaman savunmuşumdur. Mem’in Cizre’ye geldiği gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Béko’nun kızı Sité’nin suyun kenarında çamaşır yıkaması
hiçbir zaman bana tesadüf gelmemiştir. Asırlardır Mezopotamya
topraklarında astroloji kullanılmış ve yıldız bilimi çok gelişmiş. Her
zaman yıldız fallarına inanmışlardır. O gün Mem’in Cizre’ye geleceği bir
çok kişi biliyordu. Bilenlerin arasında ne yazık ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Béko olduğu için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] suyun kenarında MEM ile Sité’nin buluşması dahası
karşılaşması kaçınılmaz oldu. Dünyada ilk yerleşimlerden biri olarak
Mezopotamya kurulduğundan bu güne hep planlar kurulmuş ve biri o
planları yok etmek için uğraşmışlardır. Mem aşık olduğu kıza kavuşmanın
hayalını planlarken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Béko bunun tam aksini düşünüyordu. Mem ile kızının
birleşmesini düşünüyordu. Bunun altında kıskançlığın gerçeği vardı.

Cudi dağın eteklerinde telaşlı bir kargaşa sesi
duymaya başlamıştı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kara Tajdin evini ataşe vermiş cayır cayır yanıyordu. Kara
Tajdin’in hanımı Sité hemen Mir Sévdin’e koştuğunda. Bir çok kişilere
göre bu delilik belirtisiydi. MEm Ü Zin’e göre onların kavuşması için
yapılmış en büyük fedakarlıktı. Mir Sévdin’e göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] olağan şeydi. Béko’ya göre ise[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gerçek temeli bildiği için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mir Sévdin saraydan ayrılması için bir plandı. Mir Sévdin’e
sadece Kara Tajdin’nin çok sinirlendiği ve yanan evi değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hayvanların ağılı olduğunu söylüyordu. Tabii ki Mir Sévdin
gerçeği bilmediği için elbette Béko’ya inandı.

Béko aceleyle hemen gidip zindanda Mem’e
yalandan haber vermesi. Béko da anlamış olmalı ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] artık Mem kızına ait değildir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zin’eye ait olacağını. Ancak bunu içine sindiremedi. Benim
olmayacaksa bir b
aşkasının da olmasın düşüncesiyle hemen Mem’e gidip “Zin
gelin olup gidiyor”[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demesi MEM’in ölümüne yetiyordu. Ama bu
aşk sadece Mem’i
götürmedi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zin de sevdiği öldüğünü görünce[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisi de daha fazla dayanmadı. Böyle büyük bir
aşka yapılan büyük
iftiranın ardında ikisi de öldüler. Ancak bütün bunlara neden olduğunu
düşündükleri kişi Béko’yı da ardında yaşatmadılar.

Mezopotamya toprakların da sevdiğine
kavuşmadığı veya sevdiği bir b
aşkasının olduğu için ölen tek kişi Mem değildir. Ancak
Éhmedé Xané bu eseri kaleme aldığından dolayı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] günümüze kadar geldi ve halen de devam ediyor. Daha sonrası
da bir b
aşka biri tam anlamıyla esere sadık kalmamakla beraber
filmini çekti. Ben de dahil bir çok insan bunun üstüne yazılar yazdı.
Ancak var olan bir gerçektir ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] böyle bir
aşk yaşanmış ve uğruna ölünecek sevgiyi bulmuşlardı MEM Ü
ZİN.


MERT DEMİR.... güneş bana aşkı gösterecek
kadar aydınlık olmadı.. ben doğuda aşık olmaktan bile korktum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:08 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]





Ay-Atam Efsanesi




Ay-Atam
Efsanesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Memlükler döneminde
Mısır'da yaşamış olan Türk t
arihçisi
Aybek üd Devâdârî tarafından kayda geçirilmiş bir Türk efsanesidir.
Aybek üd Devâdârî'nin verdiği bilgilere göre bu efsaneyi halk dilinden
yazıya aktaran ilk kişi Ulug Han Ata Bitikçi adlı eski bir Türk
bilginidir.

Ulug Han Ata Bitigçi'nin içinde Ay-Atam Efsanesi'nin de yer aldığı bir
kitabını ele geçiren Cebrail bin Bahteşyu adlı İranlı bir tarihçi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ay-Atam efsanesi'ni Türkçe'den
Farça'ya tercüme etmiştir. Bu farça tercümeyi bulan Aybek üd Devâdârî
efsaneyi olduğu gibi kendi kitabına aktarmıştır.
Ay-Atam Efsanesi'nin konusu insanoğlunun
yaratılışıdır
. İnsanın yaratılışını dört unsura (su[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ateş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] toprak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] rüzgar) ve balçığa bağlayan bu
efsanede Ön Asya mitolojisinin etkileri görülür. Kimi Türkologlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ulug Han Ata Bitikçi'nin yeni
müslüman olmuş bir Türk düşünürü olduğunu düşünmektedirler.

Efsanede geçen ve Kara Dağcı adlı bir dağın
üzerinde bulunan Ata Mağarası motifi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk mitolojisinin temel
motiflerinden biridir. Bozkurt Destanı'nda kurtla yaşayan son Türk
çocuğunun kaçıp sığındıkları Turfan'ın kuzeybatısındaki büyük dağ ve
dağdaki mağara da böyle bir yerdir. Ergenekon'da da durum böyledir.
Nitekim Ay-Atam Efsanesi'nde anlatılan mağara da Kara Dağcı adlı bir
dağın üzerinde bulunmaktadır. Büyük Hun ve Kök Türk devletleri zamanında
Türkler'in Tanrı'ya tapınmak için bir tür tapınak olarak kullandıkları
ata maaraları da kou ile ilgili ve önemlidirler.

İnsanın yaratılışını dört unsur ve balçığa
bağlama daha çok Ön Asya mitolojisinin geleneğidir. Ancak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dört unsur inanışı Uygur
Türkleri'nde de vardır. Ayrıca efsanenin kişi ve yer adlarının öz Türkçe
olması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ata Mağarası motifinin
efsane de önemli bir yer tutması ve dolayısıyla Türkler'in ünlü mağara
kültünün efsanede yer alması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ay-Atam Efsanesi'nin bir Türk
efsanesi olduğunu ortaya koyar. Ama efsanenin Ön Asya etkisi taşımasını
ve Aybek üd Devâdârî'nin müslüman olması dolayısıyla efsanenin bazı
bölümlerini kırpmış ya da müslümanlaştırmış olması ihtimalini göz önünde
tutarak efsaneyi incelemek gerekir.
Ay-Atam Efsanesi özetle şöyledir:
Çok çok eski çağlarda...

Çok yağmurlar yağdı. Gök delinmiş gibiydi. Dünya
sele boğuldu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her yanı çamurlar kapladı.
Çamurlar akan selle yuvarlanarak Kara Dağ'daki bir mağaraya doldular.
Mağaranın içindeki kayalar yarıldı. Yarıkların kimileri insanı
andırıyordu. Sürüklenen çamurlar bu insan biçimli yarıkları doldurdular.


Aradan çok zaman geçti....

Yarıklardaki balçıklar sular ile benzeşti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hâllodu. Güneş Saratan burcuna
gedi ve havalar çok ısındı. Yarıklardaki balçık sular ile pişti.
Yarıkların bulunduğu bu mağara tıpkı bir kadın gibiydi. İçi de insanlara
can veren bir kadın karnı gibiydi.

Dokuz ay durmadan yel esti....

Su[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ateş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] toprak ve yel[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] insana can vermak için
birleştiler. Dokuz ay sonra bir insan çıktı ortaya. Adına Ay-Atam
dediler.

Ay-Atam[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gökten indi yere kondu. Bu
yerin suyu tatlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] havası da serindi.

Sonra yine yağmurlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] seller başladı. Mağara yeniden
çamurla doldu. Güneş bu kez Sünbüle burcunda durdu. Sünbüle burcundaki
güneşin sıcaklığı ile balçıklar sular ile pişti. Bu kez bir hatun kişi
çıktı ortaya. Adına Ay-Va dediler.

Ay-Atam ile Ay-Va evlendiler. Kırk çocukları
oldu. Bunların yarısı erkek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yarısı da kızdı. Onlar da
evlendiler; soyları çoğaldı.

Bir zaman geldi Ay-Atam ile Ay-Va Hatun'un
ömürleri doldu; öldüler. Çocukları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ana-babalarını türedikleri
mağaraya gömdüler. Mağaranın kapısını altın kapılar ile kapattılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dört bir yanını çiçekle
süslediler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:09 am

Alp Er Tunga Destanı

Sakalar dönemine âit Alp Er Tunga ve şu olmak
üzere iki destan tesbit edilmiştir.

Alp Er Tunga[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] M.Ö. VII. yüzyılda yaşamış
kahraman ve çok sevilen bir Saka hükümdarıdır.

Alp Er Tunga Orta Asya'daki bütün Türk
boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış daha sonra Kafkasları
aşarak Anadolu Suriye ve Mısır'ı fethetmiş ve Saka devletini kurmuştur.

Alp Er Tunga'nın hayatı savaşlarla geçmiştir.
Uzun süre mücadele ettiği İranlı Medlerin hükümdarı Keyhusrev 'in
davetinde hile ile öldürülmüştür.

Alp Er Tunga ile iranlı Med hükümdarları
arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem Türkler hem
İranlılar arasında yaşatılmıştır.




Alp Er Tunga[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Asur kaynaklarında Maduva[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Heredot'ta Madyes[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iran ve islâm kaynaklarında
Efrasyab adlarıyla anılmaktadır. Orhun Yazıtlarında "Dokuz Oğuzlar"
arasında "Er Tunga" adına yapılan "yuğ" merasiminden söz edilmektedir.
Turfan şehrinin batısında bulunan "Bezegelik" mabedinin duvarında da Alp
Er Tunga'nın kanlı resmi bulunmaktadır. "Divan ü Lügat-it Türk" ün
yazarı Kaşgarlı Mahmud'a ve " Kutadgu Bilig" yazarı Yusuf Has Hacip'e
göre "Alp Er Tunga" iran destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî Turan
hükümdarı "Efrasiyab"dır.

Divan ü Lûgat-it Türk'de Turan hükümdarlığının
merkezi olarak "Kaşgar" şehri gösterilmektedir. islâmiyeti kabul etmiş
olan Karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin "Efrasyap"
sülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir. Moğol
tarihçisi Cüveyni de Uygur devletinin hükümdarlarının da Efrasyap
soyundan olduğunu yazmaktadır.

Şecere-i Terakime'ye göre Selçuklu Sultanları
kendilerini Efrasyab soyundan kabul ederlerdi. Rusların Yakut adını
verdiği Türk gurup aslında kendilerine Saka dediklerini söylemişlerdir.
Tarih içinde kaybolduğunu düşündüğümüz Saka Türklerinin az da olsa bir
bölümünün bugün hayatiyetlerini sürdürmeleri pek çok meselenin yeniden
araştırılarak doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olabilecektir.
Tarihçi Mesudî de M.S.7. yüzyılın başındaki Köktürk hakanının "Efrasyab"
soyundan olduğunu yazmaktadır.

Bütün bu bilgilerden hareketle "Tunga Alp" le
ilgili efsanelerin Kök Türklerden önce doğu ve orta Tiyanşan alanında
yaşayan Türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları
Kök Türk ve Uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir.

Alp Er Tunga destanının metni bu güne
ulaşamamıştır. Bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu
değerli Saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu
(ağıt) tesbit edilmiştir:


Alp Er Tunga Öldü mü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Dünya sahipsiz kaldı mı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Korkak öcünü aldı mı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Şimdi yürek yırtılır


Felek yarar gözetti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gizli tuzak uzattı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Beylerbeyini kaptı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kaçsa nasıl kurtulur

Erler kurt gibi uludular
Hıçkırıp yaka yırttılar
Acı seslerle bağırdılar
Ağlamaktan gözleri kapandı

Beğler atlarını yordular
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Safran sürülmüş gibi oldular
Kutadgu Bilig'de "Alp Er Tunga" hakkında şu
bilgi verilmektedir: “Eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri
arasında en iyileri Türk beyleridir. Bu Türk beyleri arasında adı meşhur
ikbali açık olanı Tonga Alp Er idi. O yüksek bilgiye ve çok faziletlere
sahip idi. Ne seçkin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne yüksek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne yiğit adam idi ; zaten
âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur”.

İranlılar ona Efrasiyap derler; bu Efrasiyap
akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir. Dünyaya hâkim olmak ve onu
idare etmek için pek çok fazilet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akıl ve bilgi lâzımdır.
İranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir. Kitapta olmasa onu kim tanırdı."
Bugünkü bilgilerimize göre Alp Er Tunga ile ilgili en geniş bilgi İran
destanı şehname'de tesbit edilmiştir.

Şehnamenin başlıca konularından biri İran
-Turan savaşlarıdır. Bu destana göre en büyük Turan kahramanı önce
şehzade sonra hükümdar olan Efrasyap'tır. şehname'deki Alp Er Tunga ile
ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir: "Turan şehzadesi Efrasyap babasının
isteği üzerine İran’a harp açtı. iki ordu Dihistan'da karşılaştılar.
Boyu servi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] göğsü ve kolları
arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan Efrasyap[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iranlı'ları yendi. iran
padişahı Efrasyap'a esir düştü. İran’ın ilk intikamını o zaman İran’a
bağlı olan Kabil Padişahı Zal aldı. Zal başarılı olmasına rağmen İran
şahının öldürülmesini engelleyemedi.

Efrasyab İran’ı ele geçirmek için yeni bir
savaş açtı. İran’ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem
Efrasyab'ın üzerine yürüdü.. Efrasyab ile Zal oğlu Rüstem arasında
bitmez tükenmez savaşlar yapıldı. İran tahtında bulunan Keykâvus[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hem oğlu Siyavuş'u hem de Zal
oğlu Rüstem'i darılttı. Siyavuş Efrasyap'a sığındı . Siyavuş'un Turan'da
bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın kızından bir oğlu oldu.
Siyavuş oğluna babası Keyhusrev'in adını verdi.

Efrasyab uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti.
İran’lalar Siyavuş'un oğlu Keyhusrev'i kaçırarark iran tahtına
oturttular. Keyhusrev Zaloğlu Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan
ordularını yendi. Keyhusrev ile Efrasyap defalarca savaştılar. Sonunda
ordusuz kalan Efrasyap Keyhusrev'in adamları tarafından öldürüldü.

Şehnamede Efrasyap adıyla anılan Turan
hükümdarı Alp Er Tunga'nın İran hükümdarlarına sık sık yenildiği
anlatılmaktadır. Ancak iran Turan savaşlarında iran hükümdarları sürekli
değişmiş 140 yıl yaşadığı rivayet edilen Alp Er Tunga ise mücadeleye
devam etmiştir. Bu durum Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir.
Gerçek destan metni bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı
değerlendirmeler yapılabilir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:09 am

Bozkurt Destanı


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]




Bozkurt Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bilinen en önemli iki Kök-Türk
destanından biridir (ötekisi Ergenekon Destanı'dır; ayrıca Ergenekon
Destanı'nın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt Destanı'nın devamı
olması güçlü bir olasılıktır). Bu destan bir bakıma Türkler'in soy
kütüğü ve var olma öyküsüdür. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk ırkının yeni bir var oluş
biçiminde dirilişi de diyebileceğimiz Bozkurt Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bilge Kagan'ın Orkun
Anıtları'ndaki ünlü vasiyetinin ilk sözleri olan
"Ben[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı'nın yarattığı Türk Bilge
Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı irâde ettiği için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaganlık tahtına oturdum."
tümcesi ile birlikte
düşünülecek olursa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] soy ve ırkın nasıl yüceltilmek
istenildiğini de anlatmaktadır. Destan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çin kaynaklarında kayıtlıdır.
Bozkurt Destanı'nın iki ayrı söyleniş biçimi vardır. Ama bu iki varyant
arasındaki fark azdır ve Çinliler'ce yazıya geçirilirken ad ve
sözcüklerin Çince'ye uydurulma gayreti yüzünden ortaya çıkmıştır. Kimi
araştırmacılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'le ilgili başka bir
kurt efsanesini de katarak bu varyant sayısını üçe çıkarsalar da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aslında onların Bozkurt
efsanesinin üçüncü söylenişi dedikleri bu destan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hunlar çağındaki Usun
Türkleri'nin bir efsanesidir. Bu efsane[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hunlar ve Kurt adlı bölümde
anlatılmıştır. Bozkurt Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çin'de hüküm sürmüş Chou
hanedanının resmi tarihinin 50. bölümünde ve yine Çin hanedanlarından
olan Sui sülalesinin resmi tarihinde kayıtlıdır.


Bozkurt'tan
türeyiş efsaneleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk mitolojisinin en ileri ve
romantik bölümüdür. Türk mitolojisinde genel olarak tüm millet
düşmanlarca yok edilir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geriye yalnızca bir çocuk
kalırdı. Türk özelliğini taşıyan birçok efsanede bu motifi bulmak
mümkündür. Aşağıda yer verilen Bozkurt Destanı'na göre Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eskiden Batı Denizi adlı bir
yerin batısında oturmakta idiler. Efsanedeki Batı Denizi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aral Gölü olabilir. Batı
Denizi'nin Altay Dağları ya da Tanrı Dağları üzerinde bir göl olması da
muhtemeldir. Destandaki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geriye kalan tek çocuğun
kolları ile bacaklarının kesilerek bir bataklığa atılması da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk mitolojisinde önemli bir
yer tutar. Bu tür bataklık motifleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hun ve Macar efsanelerinde de
vardır.


Türkler'in yeniden türeyişlerini anlatan bir destan
olan Bozkurt Destanı'nın özeti aşağıda verilmiştir:

"...Türkler'in ilk ataları
Batı Denizi'nin batı kıyısında otururlardı. Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Lin ülkesinin ordularınca
yenilgiye uğratıldılar. Düşman çerileri bütün Türkleri erkek-kadın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] küçük-büyük demeden
öldürdüler. Bu büyük ve acımasız kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan
bir oğlan sağ kaldı geriye. Düşman askerleri bu çocuğu da buldular ama
onu öldürmediler; bu yaşayan son Türk'ü acılar içinde can versin diye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kollarını ve bacaklarını
keserek bir bataklığa attılar. Düşman hükümdarı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çeri (asker) lerinin son bir
Türk'ü sağ olarak bıraktığını öğrendi; hemen buyruk verdi ki bu son Türk
de öldürüle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in kökü tümüyle
kazına... Düşman çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular. Fakat dişi
bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kaçırdı;
Altay dağlarında izi bulunmaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ıssız ve her yanı yüksek
dağlarla çevrili bir mağaraya götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova
vardı. Ova[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] baştan ayağa ot ve
çayırlarla kaplıydı; dörtbir yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt
burada çocuğun yaralarını yalayıp tımar etti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iyileştirdi; onu sütüyle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] avladığı hayvanların etiyle
besledi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyüttü. Sonunda çocuk
büyüdü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ergenlik çağına girdi
ve Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler. Bu evlilikten 10 çocuk
doğdu. Çocuklar büyüdüler; dışarıdan kızlarla evlenerek ürediler.
Türkler çoğaldılar ve çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine
saldırdılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atalarının öcünü aldılar. Yeni
bir devlet kurdular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dört bir yana yeniden egemen
oldular. Ve Türk kaganları atalarının anısına hürmeten[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] otağlarının önünde hep kurt
başlı bir sancak dalgalandırdılar..."

Bu efsaneden anlaşıldığına
göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in ilk yurtları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Orta Asya'nın batısına yakın
bir yerde idi. Türkler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Turfan'ın kuzey dağlarına daha
sonra göçmüşlerdi.

Çin tarihlerinin de yazmış
olduğu Bozkurt destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] burada bitmektedir. Çinliler
daha sonra nelerin olduğunu açık olarak yazmıyorlar. Bu efsanenin son
bölümü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı'dır.
Ergenekon Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Cengiz Han çağında
moğollaştırılmıştır. Ancak bu efsanenin kökleri ve ana motifleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] açıkça Kök Türkler ile
ilgilidir. Kök Türk Devleti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] MS 6.yy.dan itibaren bir cihan
imparatorluğu olmuş ve 200 yıl yaşamıştır. Böyle büyük ve güçlü bir
devletin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ilkel Moğollar'dan bir
efsane alıp kökenlerini ona dayandırması mümkün değildir. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı'nın ana
motiflerinden biri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Demirci'dir. Destanda
demirci[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağda demir madeni
bulur ve Türkler bu demir madenini eriterek Bozkurt'un önderliğinde
Ergenekon'dan çıkarlar. Unutmamak gerekir ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göktürkler'in ataları da
demirci idiler. Onlar en iyi çelikleri işler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başka devletlere silah olarak
satarlardı. Göktürkler'in ataları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demir cevherleriyle dolu
dağların eteklerinde türemişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirleri eriterek yeryüzüne
çıkmışlardı. Sonradan kendilerinin de demirci olmaları bundan ileri
gelmektedir. Oysa Moğollar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demirciliği bilmezlerdi.
Cengiz Han zamanında Moğollar'ın yanına gelen bir Çin elçisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o çağda bile Moğollar'ın ok
uçlarını taştan yaptıklarını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demir işlemeyi bilmediklerini
belirtir. Moğollar demir işlemeyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Cengiz Han zamanında Uygur
Türkleri'nden öğrenmişlerdir. Ayrıca Bozkurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in kutsal hayvanıdır.
Moğollar'ın kutsal hayvanı köpektir.

Asya Büyük Hun Devleti'nde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bizzat Hun hakanının başkanlık
ettiği törenler vardır. Bu törenlerden en önemlisinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] devletin ileri gelenleri
toplanarak Ata Mağarası'na giderler ve orada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hakanın başkanlığında dini
törenler yapılır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atalara saygı gösterilir. Aynı
törenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göktürk Devleti'nde de
yapılagelmiştir. Bu adı geçen Ata Mağarası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt'un Türk gencini
düşmandan kaçırıp sakladığı ve Ergenekon'a ulaştırdığı mağaradır. Asıl
önemli olan nokta ise[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün milletçe bunlara
inanılması ve devletin de bu efsaneye saygı göstermesidir. Yukarıda
değinilen konular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ergenekon Destanı
bölümünde daha geniş olarak anlatılmıştır.

Az önce bir özetini vermiş
olduğumuz Bozkurt Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk kültürü'ne derinlemesine
etki yapmıştır. Bugünkü Moğolistan'ın Bugut mevkiinde bulunmuş olan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 578-580 yıllarından Kök
Türkler'den kalma Bugut Anıtı'nın üzerinde elleri kesik bir
çocuğa süt emziren bir Bozkurt kabartması vardır. Ayrıca Özbekistan'da
çeşitli yerlerde kurda binmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kol ve bacakları kesik insan
figürleri bulunmaktadır...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:10 am

Bugün
Orkun ırmağının kıyısında bir kent kalıntısı ile bir saray yıkıntısı
vardır ki çok eskiden bu kente Ordu-Balıg denildiği sanılmaktadır. Göç
Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu kentteki saray
yıkıntısının önünde bulunan anıtlardan birinde yazılıdır. Bu yazıtlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hüseyin Namık Orkun'a göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mogol hanı Ögedey döneminde
Çin'den getirilen uzmanlara okutturulup tercüme ettirilmiştir.

Göç
Destanı'nın Çin ve İran kaynaklarındaki kayıtlara göre iki ayrı söyleniş
biçimi vardır. Bu iki ayrı söyleyiş biçimi birbirine ters düşer
nitelikte değil birbirini bütünler niteliktedir. İran kaynaklarındaki
söyleyiş biçimi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihsel bilgilere daha
yakındır. Ayrıca İran söyleyişi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Uygurlar'ın maniheizm dinini
benimseyişlerini anlatan bir menkıbe niteliğindedir. İran söyleyişi
Cüveynî'nin Tarih-i Cihangüşa adlı eserinde yer almaktadır.

Destanda
adı geçen Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] MS 8. yüzyılda yaşamış bir
Uygur kaganıdır. 763 yılında Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mani (Maniheizm) dininin
rahiplerini çağırıp onları dinlemiş ve bu dini Uygur Devleti'nin resmi
dini olarak kabul etmiştir. Aşağıdaki efsanenin kahramanı olan Bögü
Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mani dinini benimseyip
yayan bu kagandır. Bögü Kagan'ın Mani dinini kabul etmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göç Destanı'nın İran
kaynaklarına göre olan varyantında anlatılmaktadır. Bu bağlamda
efsanenin gerek konu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gerekse dayandığı inançlar
bakımından Mani dininin ilkelerine dayanması gerekirdi. Ancak durum tam
olarak böyle değildir. Göç Destanı'nda Bozkır Kültürü ağır basmış ve
efsanenin ana motifleri Orta Asya ögeleri ile donanarak Eski Türk
inançları Maniheizm ve Budizm inançlarını adeta efsanenin dışına
itmiştir.

Türk
destanlarının kuruluşunu ve gelişmesini hazırlayan cihan devleti olma
ülküsünün Göç Destanı'nda kutsal bir inançla yaşatıldığı görülür. Oguz
Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Alp Er Tonga (Afrasyab)
ve Ergenekon destanlarında görülen bu ülkünün Göç Destanı'na da
işlenmesiyle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk destanlarının yapı
bakımından belirgin bir bütünlük kazandığı görülür. Türk destanlarının
ayrı adlarla farklı zamanlarda kurulmuş gibi görünmelerine karşın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] destanların oluşumunda aynı
boyların etkili oluşu destanların aynı kaynakta birleştiklerini
kanıtlar.

Çin
ve İran kaynaklarınca bir çok kez sözü edilen Göç Destanı ile ilgili en
önemli kaynaklardan biri İranlı tarihçi Cüveynî tarafından yazılmış olan
"Tarih-i Cihangüşa" adlı yapıtdır. İkinci önemli kaynak da son Uygur
hanlarından Temür Buka (Demir Boğa) adına dikilmiş olan mezar taşı
yazıtıdır. Bu yazıtın metni sonradan özet olarak Çin tarihlerine geçmiş
ve kimi Avrupalı yazarlar da ikinci elden kaynaklardan bu bilgileri özet
olarak aktarmışlardır.

Göç Destanı ile Oguz
Kagan Destanı Arasındaki Benzerlikler

Göç
Destanı'nın kahramanı olan Bögü Kagan'ın akınları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Destanı'nın kahramanı
Oguz Kagan'ın seferleriyle benzerlik göstermektedir. Oguz Kagan
Destanı'nın islamî söyleyişinde Oguz Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuzeybatıdaki karanlık
ülkelere doğru gittikçe[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başları köpek başına benzeyen
İt-Barak adlı bir kavme rastlar. Oguz Kagan Destanı'nın anlatımına göre
artık buradan sonra insanoğlunun yaşadığı topraklar bitmekte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] garip yaratıkların ülkeleri
başlamakta idi. Bögü Kagan da akınlarında o denli ilerilere gitmişti ki
artık elleri ve ayakları hayvanlarınkine benzeyen insan türlerine
rastlamıştı. Göç Destanı'na göre Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tıpkı Oguz Kagan gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hindistan'ı da ele geçirmişti.
Ancak Bögü Kagan hakkında destanda geçen bu anlatımlar gerçek tarih
olaylarına uygun ifadeler değildir. Büyük olasılıkla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu efsaneyi yazan/söyleyen
Uygurlar'ın elinde Oguz Destanı ya da Oguz Destanı'na benzer bir destan
vardı (zaten Oguz Destanı'nın islam öncesine ait versiyonu Uygurlar
arasında söylenmekte olup yazılı nüshası Uygurlar'dan günümüze intikal
etmiştir). Uygur Türkleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mani dinini kabul edip yayan
Bögü Kagan'ı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu eski destana yerleştirmiş
ve Göç Destanı'nı yaratmışlardır. Göç Destanı'na göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Balasagun (=Kuz-Balıg) kentini
kuran da Bögü Kagan'dır. Ancak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihî kaynaklara göre Uygur
Devleti'nin egemenliğinin Isıg-Göl'ün batısına geçmediği de bir
gerçektir.

Reşideddin'in
Oguzname'sinde (Farsça Oguz destanı) Türk boylarının nasıl türediği
anlatılırken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kıpçak Türkleri'nin
türeyişinin bir ağaç aracılığıyla gerçekleştiği hikaye edilir. Oguzname[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kıpçak Türkleri'nin ortaya
çıkışını şöyle anlatır:

Oguz'un
çerilerinden birinin karısı gebe kalmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kocası da savaşta ölmüştü. Bu
savaş yerinde kadınların doğum yapması yasaklanmıştı. Yakınlarda içi
oyulmuş bir ağaç vardı. Kadın o ağaca gidip çocuğunu doğurdu. Çocuğu
Oguz'un yanına getirdiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] durumu ona anlattılar. Oguz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çocuğun adını Kıpçak koydu.
Kıpçak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kabuk sözcüğünden
çıkmıştır; Türk dilinde içi çürümüş ve oyulmuş ağaca derler. Türkler'in
düşüncesine göre Kıpçak boyları bunun neslinden olmuşlardır.

J.P.Roux'a
göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Reşideddin'in
naklettiği Oguz Kagan Destanı'ndaki (Oguzname) ağaç kovuğunda doğum
yapan bu kadının çocuğuna Oguz Kagan tarafından Kıpçak adının verilmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Kagan Efsanesi'nin yani
Göç Destanı'nın sonraki bir varyantıdır.

Göç
Destanı'nda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Kagan Destanı'nın yapısı
ve yaşam anlayışı Bögü Kagan'ın kişiliğinde yaşatılmıştır. Gerçek
tarihte Orta Asya'nın dışına çıkmamış olan Uygur kaganları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Göç Destanı'nda bir dünya
egemeni olarak görülmektedir. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Kagan gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün seferlerinden zaferle
döner. Oguz Kagan'ın ilahi ışıklar içinde bulup evlendiği kıza karşılık
Bögü Kagan'a yedi yıl gelen ve birlikte Kutlu Dağ'a gittikleri ilahi kız
aynı kaynaktan gelmekte olup Bozkır inançlarına göre kız biçimini almış
yardımcı bir ruhtur. Oguz Kagan Destanı'ndaki Oguz Kagan'ın veziri Uluğ
Türk'ün düşüne karşılık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] benzer biçimde Bögü Kagan ile
veziri de bir düş görürler ve bu iki düş de adı geçen kaganların
devletlerinin geleceğini etkiler.

Yukarıda
sayılan bu benzerliklerin sonucu olarak Göç Destanı'nın kuruluşunda
Oguz Kagan Destanı'nın etkisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Destanda Asya'ya hatta dünyaya egemen olan bir devlet portresinin
çizilmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Kagan ve Alp Er
Tonga (Afrasyab) destanlarındaki geleneğin ve Türkler'in yaşam
anlayışının Göç Destanı'na işlenmiş olmasından ileri gelmektedir. Fakat
Göç Destanı ile Oguz Kagan Destanı arasındaki bu benzerliklere karşın
Göç Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Kagan Destanı kadar
görkemli bir destan değildir.

Aşağıda
Göç Destanı'nın iki ayrı söyleyiş biçimine de yer verilmiştir. Önce Çin
kaynaklarına göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] daha sonra da İran
kaynaklarına göre olan Göç Destanı'nı bulacaksınız.




Çin
Kaynaklarına Göre Göç Destanı


Uygur ülkesinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Togla ve Selenge ırmaklarının
birleştiği yerde Kumlançu denilen bir tepe vardır. Bu tepenin adına
Hulin dağı denirdi. Hulin dağında birbirine çok yakın iki ağaç
büyümüştü. Bu ağaçlardan biri kayın ağacı idi. Bir gece[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kayın ağacının üzerine gökten
bir mavi ışık düştü. İki ırmak arasında yaşayan kişiler bu ışığı
gördüler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ürpererek izlediler.
Kutsal bir ışıktı bu; kayın ağacının üzerinde aylar boyu kaldı. Kutsal
ışığın kayın ağacının üzerinde kaldığı süre içinde ağacın gövdesi
büyüdükçe büyüdü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kabardı. Ağaçtan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok güzel türküler gelmeğe
başladı. Gece oldu mu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağacın otuz adım ötesine değin
bütün çevre ışıklar içinde kalıyordu.

Bir
gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağacın gövdesi birdenbire
yarılıverdi. İçinden beş küçük odacık görünümünde beş küçük çadır çıktı.
Her odacığın içinde bir çocuk vardı. Çocukların ağızlarının üzerinde
asılı birer emzik vardı; onlar bu emziklerden süt emiyorlardı. Işıktan
doğmuş olan bu kutsal çocuklara halk ve halkın ileri gelenleri çok büyük
saygı gösterdiler.

Çocukların
en büyüğünün adı Sungur Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ondan sonrakinin Kotur Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üçüncüsünün Tükel Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dördüncüsünün Or Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beşinci ve en küçüğünün adı da
Bögü Tigin idi. İnsanlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu beş çocuğu Tanrı'nın
gönderdiğine inandılar. İçlerinden birini kagan yapmak istediler. Bögü
Tigin ötekilerden daha güzel[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] daha yiğit[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] daha akıllı idi. Halk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Tigin'in hepsinden üstün
olduğunu anladı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu kagan seçti. Bögü Han[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyük bir törenle tahta çıktı.
Kendisinden sonra gelen otuzdan fazla soyu da Uygurlar'ın başında
kaldı.

Yıllar
yılları kovaladı. Bir gün geldi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yolun Tigin Uygurlar'a kagan
oldu. Yolun Kagan'ın Kalı Tigin adında bir oğlu vardı. Yolun Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oğlu Kalı Tigin'e çin
konçuylarından (=prenseslerinden) Kiu-Lien'i eş olarak almayı uygun
gördü. Kalı Tigin ile Kiu-Lien evlendiler.

Evlilikten
sonra Kiu-Lien[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sarayını Kara-Kurum'daki Hatun
Dağı'nda kurdu. Hatun Dağı'na "Gök Ruhlarının Dağı" adı da verilirdi.
Hatun Dağı'nın çevresinde daha bir çok dağ vardı. Bu dağlardan biri
Tanrı Dağı idi. Tanrı Dağı'nın güneyinde de Kutlu Dağ bulunmaktaydı.
Kutlu Dağ[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] koca bir kaya parçası
idi.

Günlerden
bir gün Çin elçileri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yanlarında falcılarla birlikte
Kiu-Lien'in sarayına geldiler. Çin elçileri ile falcılar aralarında
konuşup şöyle dediler.

"Türk ülkesinin tüm varlığı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün mutluluğu Kutlu Dağ
denilen bu kaya parçasına bağlıdır. Türkler'i yıkmak istiyorsak bu
kayayı ellerinden almalıyız."

Elçiler
aralarında böyle konuşup anlaştıktan sonra Kalı Kagan'a gittiler. Ona
dediler ki:

"Siz bizim bir konçuyumuzla evlendiniz. Bizim de sizden bir dileğimiz
olacak. Kutlu Dağ'ın taşları sizin saygıdeğer ülkenizce
kullanılmamaktadır. Sizin yerinize biz bu taşları değerlendirelim."

Yeni
kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu isteği yerine
getirdiğinde sonucun nereye varacağını düşünemedi; Çinliler'in isteğini
kabul etti. Böylece yurdun bir parçası olan kayayı onlara verdi. Oysa
Kutlu Dağ kutsal bir kaya idi. Türk ülkesinin mutluluğu bu kayaya
bağlıydı; kutsal taş Türk yurdunun bölünmez bütünlüğünü temsil ediyordu.
Tılsımlı kaya düşmana verilirse bu bütünlük parçalanacak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in tüm mutluluğu yok
olacaktı. Kagan bu kutsal kayayı Çinliler'e verdi. Ama kaya[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kolay kolay sökülüp
götürülecek gibi değildi. Bunu gören Çinliler kayanın çevresine odun
kömür yığdılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kayayı ateşe vurdular. Kaya
iyice kızınca üstüne sirke döküp paramparça ettiler. Her bir parçayı
aldılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülkelerine götürdüler.

İşte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne olduysa o zaman oldu.
Türkeli'nin bütün kurdu kuşu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün hayvanı dile geldi;
kendi dillerince kayanın düşmana verilmesine duydukları acıyı anlattılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağladılar. Yedi gün sonra
günahı bağışlanmaz düşüncesiz kagan öldü. Ne var ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaganın ölümüyle de ülke
felaketten kurtulamadı. Bir Çin konçuyu (=prensesi) uğruna çekinilmeden
bağışlanan yurdun kayası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkeli'nin felaketine neden
oldu. Halk rahat yüzü görmedi. Irmaklar birbiri ardınca kurudu. Göllerin
suyu buğulaştı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uçup gitti. Topraklar kurudu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ürün vermez oldu. Yolun
Kagan'dan sonra başa geçen kaganlar da arka arkaya öldüler.

Günlerden
sonra Türk tahtına Bögü Kagan'ın torunlarından biri oturdu. O zaman
yurtta canlı-cansız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] evcil-yaban[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çoluk-çocuk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] soluk alan-almayan her ne
varsa bir ağızdan "Göç!... Göç!..." diye çığrışmağa başladılar. Derinden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iniltili[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hüzün dolu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eli böğründe kalmış bir
çığrışmaydı bu. İnlemelere yürek dayanmıyordu.

Uygurlar
bu çığrışmaları bir ilahî buyruk bildiler. Toparlandılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yola koyuldular. Yurtlarını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yuvalarını bırakıp bilinmedik
ülkelere göç ettiler.

Sonunda
adına Turfan denilen bir yere geldiler. Burada sesler kesildi. Uygurlar
bu yere kondular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beş kent kurup yerleştiler.
Adını da Beş-Balıg koydular. Burada yaşayıp çoğaldılar.



İran
Kaynaklarına Göre Göç Destanı


Uygur ülkesinde
Kara-Kurum çaylarından iki ırmak vardır. Bunlardan birine Togla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birine de Selenge adı
verilirdi. Bu sular akarak Kamlançu'da birleşirlerdi. Bu iki ırmağın
arasında iki ağaç vardı. Bu ağaçların biri fusuk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] biri tur ağacı idi. Bunların
yaprakları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaz ya da kış olsun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dökülmezdi. Bu iki ağaç[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iki dağın arasında yetişip
büyümüştü.

Bir gün bu iki ağacın arasına gökten bir ışık indi. İki yandaki dağlar
yavaş yavaş büyümeğe başladı. Halk şaşırmıştı. İçlerinde büyük bir saygı
duyarak oraya yaklaştılar. Ağaçların yanına vardıklarında kulaklarına
çok tatlı ve güzel ezgiler gelmeğe başladı. Her gece buraya bir ışık
inmeğe ve ışığın çevresinde otuz kez şimşek çakmağa başladı. Bir gün
insanlar burada ayrı ayrı kurulmuş beş çadır gördüler. Çadırların her
birinde bir çocuk oturuyordu. Her çocuğun karşısında da onları doyurmağa
yetecek denli süt dolu emzikler asılı idi. Çadırın tabanı baştan ayağa
gümüş ile döşenmişti.

Bütün boyların
beğleri ve halkı bu garip işi görmek için kalkıp geldiler. Manzarayı
görünce saygı ile diz çöktüler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] selam verdiler. Çadırlara
girdiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çocukları alıp dışarı
çıktılar. Beslenip büyütülmeleri için çocukları süt analarına[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dadılara verdiler. Çocuklar
büyüyüp konuşmağa başlayınca Uygurlar'a ana babalarını sordular.
Uygurlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o iki ağacı
gösterdiler. Çocuklar ağaçları görünce[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir çocuğun babasına
gösterdiği saygıyı gösterdiler; ağaçların karşısında diz çöktüler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yeri öptüler. Bunun üzerine
ağaçlar dile geldi ve şöyle dedi:

"Güzel huy ve iyi özelliklerle bezenmiş çocuklar böyle olurlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ana babalarına saygı
gösterirler. Ömrünüz uzun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adınız büyük[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ününüz sürekli olsun."

Çevrede
yaşayan bütün kavimler bu çocuklara hükümdar oğullarıymış gibi saygı
gösterdiler. Kente dönünce[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çocukların her birine bir ad
koydular. En büyüğünün adı Sungur Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ikincisinin adı Kotur Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üçüncüsünün adı Tükel Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dördüncüsünün adı Or Tigin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beşincisinin adı da Bögü Tigin
oldu. Çocukların doğuşundaki kutsal durumu görenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunlardan birinin kagan
seçilmesi kararına vardılar.

Çocuklar
arasında Bögü Tigin güzelliği[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] boyu posu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sabrı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iradesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ileri görüşlülüğü bakımından
öbürlerinden önde idi. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün milletlerin dillerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yazılarını biliyordu. Herkes
onun kagan seçilmesi kararında birleşti. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyük bir törenle tahta
oturdu. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülkeyi adaletle yönetmeğe
başladı; adamları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mâiyeti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çerileri (=askerleri)[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atları gittikçe çoğalmağa
başladı. Egemenlik süresi içinde Bögü Kagan'a üç karga yardım etti. Bu
kargalar dünyanın bütün dillerini bilmekteydiler. Nerede bir olay olursa
Bögü Kagan'a bildirirlerdi.

Bir
gece Bögü Kagan uyurken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] penceresinin önünde bir kız
hayali belirdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu uyandırdı. Bögü Kagan
ürktü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kızı görmemiş gibi
davrandı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisini uykuda imiş
gibi gösterdi. İkinci gece kız yine geldi. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yine görmüyormuş gibi yaptı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisini uykuda gösterdi.
Sabah oldu. Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] vezirine danıştı. Üçüncü gece
kız yine geldi. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] vezirinin öğüdüne uyarak kızı
alıp Ak-Dağ'a gitti. Bögü Kagan ile kız bu dağda gün doğana değin
konuştular. Yedi yıl[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] altı ay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yirmi iki gün her gece kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Kagan'a geldi; her gece
konuştular. Ayrılacakları gece kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Kagan'a şöyle dedi:

"Doğudan
batıya değin tüm dünya senin buyruğun altına girecektir. İşlerini sıkı
tut[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iyi çalış."
Ertesi
gün Bögü Kagan ordularını topladı. 300.000 çerisini Sungur Tigin'in
komutasına verdi; onu Mogol ülkelerine akına gönderdi. 100.000 çerisini
Kotur Tigin'in komutasına verdi; onu Tankut ülkesine gönderdi. Tükel
Tigin'i Tibet yönüne gönderdi. Kendisi de 300.000 çerisi ile Hıtay'a
(=Çin'e) yöneldi. Or Tigin'i ise kendi yerinde kagan vekili olarak
bıraktı. Bögü Kagan'ın ordularının hepsi zaferlerle geri döndüler.
Getirdikleri mallar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] paralar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ganimetler sayılamayacak kadar
çoktu. Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Orkun Irmağı'nın kıyısında
Ordu-Balıg adında bir kent kurdurdu; Ordu-Balıg'ı kendine başkent yaptı.
Doğudaki bütün ülkeler Bögü Kagan'ın buyruğu altına girdi.

Bögü
Kagan bir gece bir düş gördü. Düşünde ak giysilere bürünmüş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başında ak bir şerit[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] elinde de çam kozalağı
büyüklüğünde Yada taşı olan bir yaşlı kişi vardı. Yaşlı kişi Bögü
Kagan'a yaklaştı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yada taşını Bögü Kagan'a verdi
ve şöyle dedi:

"Bu taşı saklarsan dünyanın dört bucağını milletinin buyruğu altına
alırsın."

O
gece Bögü Kagan'ın başveziri de aynı düşü görmüştü. Bögü Kagan uyanır
uyanmaz ordularını topladı. Batı yönüne sefere çıktı. Gide gide
Türkistan'a vardı. Burada çayır çimenle döşenmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gürül gürül akan suları olan
bir yere rastladı. Burada oturmağa karar verdi. Balasagun kentini kurdu.
Bögü Kagan'ın orduları dört bir yana yayıldılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün milletleri egemenlik
altına aldılar. Yeryüzünde Türkler'in karşısında duracak kimse
kalmadı.Türk orduları o denli ilerlemişlerdi ki acayip biçimli insanlara
rastladılar. Bunların elleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ayakları tıpkı hayvanlarınkine
benziyordu. Bu yaratıkları görünce artık bundan sonra insanların
bulunmadığını anladılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geri döndüler.

Daha
sonra Uygurlar'ın buyruğuna giren hükümdarlar birer birer geldiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Kagan'a bağlılıklarını ve
saygılarını sundular.Bunlar arasında Hint hükümdarı çok çirkindi. Bunun
için Bögü Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu hükümdarı katına kabul
etmedi. Bögü Kagan yapılan törenden sonra hükümdarlara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendi ülkelerine dönmelerini
ve kendi bölgelerini yönetmelerini buyurdu. Bu hükümdarların Bögü
Kagan'a ne kadar vergi verecekleri de ayrıca bir toplantı ile karar
altına alındı. Artık yeryüzü zapt edilmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bögü Kagan'ın karşısında
duracak kimse kalmamıştı. Bögü Kagan geri dönmeğe karar verdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yurduna geldi.

O
çağda Uygurlar'ın din adamlarına "kam" denilirdi. Kamlar cinlere
hükmederler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlara istediklerini
yaptırırlardı. Türkler ile Mogollar kamlara çok önem verirlerdi. Bir işe
başlamak için kamlara danışırlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ona göre davranırlardı.
Hastalarına da kamlar bakardı. Kamların en güçlü oldukları zaman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iyi ve kötü ruhlarla bağ
kurdukları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlarla konuştukları
günlerdi.

Bögü
Kagan çağında Uygurlar Çin kaganına elçiler gönderdiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendilerine Nom kitaplarından
anlayan ve adlarına Tüvinyan denilen din adamlarını göndermesini
istediler. Nom[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çinliler'in din kitaplarının
adıydı. Çinliler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bugün yaşayan bir adamın bin
yıl önce de yaşadığına inanırlardı.

Çin
ülkesinden Nom yöntemlerini bilen kişiler geldiler. Bunlar kamlarla
oturup konuştular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendi din kitaplarını
gösterdiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlarla tartıştılar. Kamlar
tartışmayı yitirdi. Bu tartışmadan sonra Uygurlar Çin'den gelen yeni
dini kabul ettiler (bu din Maniheizm'dir).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:10 am

Şu Destanı

Şu
Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in en eski
destanlarından biridir. Destanın kahramanı olan Şu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bilginlerin tahminlerine göre
MÖ dördüncü yüzyılda yaşamış bir Türk kaganıdır. Şu Destanı'nın konusu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Makedonyalı İskender'in Asya
içlerine doğru ilerlerken Türkler'le yaptığı savaşlardır (?). Ama[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] türkolog Zeki Velidi Togan'a
göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] destanda adı geçen
İskender'in Makedonya'lı İskender ile bir ilgisi yoktur ve Şu
Destanı'nın konusu Makedonyalı İskender'in istilası değil daha önceki
yüzyıllarda oluşmuş bir Aryani istilasıdır.

Destanda Türk boylarının
oluşumu ve Türkler'in kent yaşamına geçmeğe başlamaları da
anlatılmaktadır. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ulusunu bir istiladan korumak
için çaba gösteren bir kaganın kaygılarının ince bir biçimde işlenmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] destana ayrı bir özellik
katmaktadır.. Şu Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisinden sonra oluşacak
Türk destanlarının ana çizgilerini ve süslemelerini belirlemiştir.

Şu Destanı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimi bilginlere göre Saka
Türkleri'nin destanıdır. Şu destanında müzik ve ezgi önemli bir rol
oynar; ama bu müzik insan sesine değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sazların sesine dayanır.
Destanın kahramanı genç kagan Şu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk destanlarının yerinde
durmayan hareketli ve atak yiğitlerinden daha değişik bir yapıdadır.
Kagan Şu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beden ve ruh yapısı ile
daha çok[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Osmanlı hakanı 3.
Selim'i andırır. Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 3. Selim gibi içli[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sanatçı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] düşünceli ve mantıklı bir
kimsedir. Sarayının kapısında günde 365 nöbet çalınır.

Şu Destanı'nın özeti
aşağıda yer almaktadır:

Şu Kalesi'ni[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Balasagun yakınlarında genç
kagan Şu yaptırmıştı. Kagan Şu'nun sarayı ise Balasagun'da idi. Kalede
ve Balasagun'da çok güçlü bir ordu bulunuyordu. Balasagun kenti çok
zengindi. Şu Kagan'ın sarayının önünde ordu beğleri için her gün 365
nöbet vurulurdu. Bu sırada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zülkarneyn (İskender) doğu
seferine çıkmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Ön Asya'dan İran içlerine
kadar önüne çıkan tüm orduları yenmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ülkeleri işgal etmişti.
Zülkarneyn[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Semerkand'a değin
ilerlemiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk illerine
yaklaşmışt

Şu Kagan'ın gözcüleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zülkarneyn'in Balasagun'a ve
Şu Kalesi'ne yaklaştığını bildirdiler. Gözcüler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şu Kagan'a şöyle dediler:


''Zülkarneyn denilen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gün batısından kopup gelen bir
kıral ordusuyla bize yaklaşmaktadır. Önüne çıkan orduları dize getirmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yerle bir etmiştir. Bize ne
buyurursun? Onunla savaşalım mı?''
Genç kagan Şu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] habercilerin sözlerini
dinlemez gibi göründü. Çünkü daha önceden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] en güvendiği yiğitlerden kırk
kişiyi seçmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hucend Irmağı kıyılarına
gözcülük etsinler diye göndermişti. Yiğitler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimseye görünmeden gizlice
giderek Hucend kıyılarına yerleştikleri için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ordu habercileri durumu
bilmiyorlardı. Getirdikleri kötü haberden Şu Kagan'ın kaygılanmamasına[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kılını bile kıpırdatmamasına
şaşırdılar. Şu Kagan gönlü ise rahatt
ı.

Şu
Kagan'ın gümüşten bir havuzu vardı. Havuzu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] işten anlayan ustalara
yaptırmıştı. Havuz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] istenildiğinde
taşınabiliyordu. Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaşa bile gitse gümüş
havuzunu yanına alırdı. Konakladığı yerlerde içine su doldurtur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] su dolu bu gümüş havuza kazlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ördekler salar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlara bakardı. Kazların[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ördeklerin gümüş havuzda
yüzüşlerini seyretmek kendisini dinledirir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dinlenirken de ulusunun
geleceği ile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sefer ve savaşlar ile ilgili
tasarılar hazırlardı. Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] haberciler geldikleri sırada
yine gümüş havuzda yüzen kazları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ördekleri seyrederek
dinleniyordu. Habercilerin:


''Ne
buyruk verirsin kaganım? Zülkarneyn ile savaşa tutuşalım mı?''


Diye
sorup buyruk beklemeleri üzerine onlara havuzu ve havuzda yüzen kazlar
ile ördekleri gösterek şöyle dedi:


''Bakın.
Görüyor musunuz... Kazlarla ördekler suda ne güzel yüzüyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] nasıl dalıp dalıp
çıkıyorlar?''


Haberciler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaganlarının bu biçimde
konuşmasını garip karşıladılar. Ona kuşku ile baktılar. ''Herhalde
kaganımızın hiç bir hazırlığı yok. Onun için ne yapacağını bilemiyor''
diye düşündüler.

O sırada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zülkarneyn'in ordusu Hucend
Irmağı'nı geçmişti. vakit gece yarısına geliyordu. Hucend Irmağı
kıyılarında gözcülük yapan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şu Kagan'ın kırk yiğidi
atlanıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yıldırım gibi Şu
Kalesi'ne geldiler. Şu Kagan'ın katına varıp Zülkarneyn'in Hucend
Suyu'nu geçtiğini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Balasagun yolunda ilerlediğini
bildirdiler. Daha önceki habercilerin sözlerini dinlerken kılı
kıpırdamayan Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kırk yiğidin sözleri üzerine
hemen göç davulunun çalınmasını buyurdu. Davulun çalınması ile birlikte
doğuya doğru hızla yola koyuldular. Bu durum halkı şaşırttı. Gündüzün
hazırlık yapılmadan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gece vakti göçün başlamasından
korktular. Ellerine ne geçtiyse toplayıp bulabildikleri atlara atlayan
millet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kaganla birlikte yola
düştü. Gün doğarken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kentte kimse kalmamıştı.
Yalnızca bomboş ve düz bir ova görünüyordu
.

Bütün
millet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şu Kagan'ın ardından
gitmişti. Ancak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] binecek bir şey bulamayan
yirmi iki kişi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şu Kalesi'nde kalmıştı. Bunlar
ne yapacaklarını düşünürlerken yanlarına iki kişi daha geldi. Bu iki
kişi kap kacaklarını toplayıp sırtlarına vurmuşlardı. Yorgundular. Fakat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] pek duracağa benzemiyorlardı.
Önceki yirmi iki kişi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu yeni gelenlere bir yere
gitmemelerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendileri gibi kalede kalıp
beklemelerini söylediler.


''Zülkarneyn
denilen her kim ise[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] burada uzun süre kalamaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geldiği gibi geri dönüp gider.
Burası bizim yurdumuz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yine bize kalır.'' dediler.


İşte bu
yüzden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu iki kişinin adı
Kalaç olarak kaldı. Bu iki kişiden olan çocuklar ile torunları de Kalacı
adıyla anıldılar. Ama bu iki kişi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yirmi iki kişinin sözlerini
dinlemeyerek onları bırakıp gittikleri için Zülkarneyn'in geldiğini
görmediler.


Zülkarneyn
gelip de kalede kalan uzun saçlı yirmi iki kişiyi görünce ''Türk
mânend'' dedi. Bu söz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ''Türk'e benziyorlar''
anlamına geliyordu. Bu yüzden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yirmi iki kişinin soylarının
adı da Türkman (Türkmen) olarak kaldı. Giden iki kişi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gittikleri için tam anlamıyla
Türkmen sayılmadılar. Böylece oluşan yirmi dört boydan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yirmi ikisi Türkmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öteki ikisi de Kalaç diye
bilindi.


Bu
olaylar olurkan Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ordusu ve yanındakilerle
birlikte Çin sınırına değin ilerlemişti. Çin'e yakın Uygur iline
vardıklarında Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] artık Zülkarneyn'i
karşılayabilecek durumda olduğuna[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu asıl merkezinden çok
uzaklara çektiğine karar verdi. Çünkü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendi soydaşları arasında
bulunduğu için Zülkarneyn'den daha güçlü durumua gelmişti. Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çerilerinin en gençlerini
ayırdı; onları Zülkarneyn'in üzerine yollamayı düşündü. Veziri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gidecek olanların tümünün genç
olduğunu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] deneyimlerinin
bulunmadığını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başaramazlarsa işin kötüye
varacağını söyledi. Şu Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] vezirine hak verdi. Yaşlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] deneyimli bir subaşını
çerileriyle birlikte gönderdi.
Şu Kagan'ın
çerileri bir zaman sonra Zülkarneyn'in öncü birlikleriyle karşılaştılar.
Türk çerileri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zülkarneyn'in öncü
birliklerine bir gece baskını yaptılar. Baskın çok kanlı oldu. Bir ölüm
kalım savaşı yapıldı. Zülkarneyn'in öncü birlikleri bozguna uğradılar.
Türk erlerinden biri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zülkarneyn'in çerilerinden
birini tek kılıç vuruşuyla ikiye böldü. Çerinin kemerine bağladığı altın
torbası parçalandı; içindeki altınlar yere saçıldı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çerinin kanıyla kızıla
bulandı. Ertesi gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gün ışıkları bu kanlı
altınları parlattı. Bunu gören Türk erleri birbirlerine bakıp ''Altın
kan! Altın kan!'' diye bağrıştılar. O günden sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu baskının yapıldığı yerin
yakınında bulunan dağa Altın Kan (Altun Han) dendi.


Baskından
sonra Şu Kagan ile Zülkarneyn daha savaşmadılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] barış yaptılar. Barış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iki taraf içinde iyi sonuçlar
doğurdu. Burada bir çok kent kurulmağa başlandı. Uygur Türkleri ile
öteki Türk boyları bu kentlere yerleştiler. Şu Kagan da Balasagun'a
döndü. Şu Kalesi'ni sağlamlaştırdı. Balasagun kentinin geliştirdi. En
sonunda da kaleye bir tılsım koydu. Bu öyle bir tılsımdı ki dörtbir
yanda duyuldu. Leylekler kente dek geldiklerinde tılsım yüzünden daha
uzağa uçamadılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kenti aşamadılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:11 am

Türeyiş Destanı


Asya Büyük Hun Devleti ile Kök Türk Devleti
arasındaki dönemde Orta Asya'da yaşayan Türkler'e Çinliler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kao-çı derlerdi.
"Kao-çı" sözü Çince'de "yüksek tekerlekli arabası olan" demektir.
Kao-çı'lara Çinliler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] T'ieh-le adını da
verirlerdi. T'ieh-le kelimesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkçe Töles sözünün
Çin ağzına uydurulmuş biçimidir. Töles Türkleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kök Türk Devleti'nin
çekirdeğini oluşturan Türk boyudur. Çin kaynaklarına göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tölesler'in (ve öteki
Türkler'in) türküleri kurt ulumasını andırırdı; çünkü yine aynı
kaynaklara göre onların ataları kurt idi. Çinlilerin sözünü ettikleri
kurt ulumasına benzeyen türküler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türkler'in zamanımızda da
söylemekte olduğu "uzun hava[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bozlak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] maya" türündeki halk ezgileri
olsa gerektir.

Kimi kaynaklar Töles ve Kao-çı kelimelerini
yalnızca Uygur Türkleri ile özdeşleştirirler. Ama yukarıda da
belirtildiği gibi Töles adı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Büyük Hun Devleti ile Kök Türk
Devleti arasındaki dönemde Türkler'e verilmiş ortak bir addır.
Dolayısıyla Tölesler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Uygur Türkleri'nin ataları
olduğu gibi Oguz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Karluk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kıpçak vs bütün Türk
boylarının da atalarıdır. Ayrıca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihi araştırmalara göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Uygurlar ile Oguzlar aynı boy
kökeninden gelirler. İleriki dönemlerde Uygur ve Oguz diye ikiye
ayrılmışlardır. Zaten[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türk topluluklarına bir
bakıldığında tip bakımından Oguzlar (bugünkü Türkmenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dolayısıyla Azeriler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Anadolu Türkleri ve öteki Ön
Asya Türkleri) ile Uygurlar'ın birbirlerine çok yakın oldukları görülür.
Ayrıca eski tarihi kayıtlarda Oguz ve Uygur adlarının hep birlikte yer
aldığı görülür (Tokuz Oguz-On Uygur).

Bunun yanında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Eski Türkler'in boy adları
sistemi ile bizim zihnimizdeki ad kavramını birbirine karıştırmamak
gerekir. Eski Türkler'de boy adları geleneksel ve kalıcı değildi; izafi
bir nitelik taşırdı. Türk boyları tek bir boy çatısı altında bir bodun
olarak birleşirler ve yeni bir adla ortaya çıkarak bir devlet ya da
siyasi bir oluşum kurarlardı. Zamanla bu siyasi oluşum dağılır ve
oluşumu oluşturan boylar yeni bir adla ortaya çıkarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir başka siyasi oluşum
kurarlardı. Bu hal[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] böylece devam ederdi. Yani boy
adları geçici ve izafi idi. Zaten[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunun aksi iddia edilecek
olursa her Türk devletinin yıkılışında ve her boy oluşumunun dağılışında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu halkların ortadan yok
olduklarını kabul etmek gerekir. E bu adamları uzaylılar da
kaçırmadığına göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tarihte rastlanan Ting-Ling[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Töles[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Türgiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Usun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Abar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sabar.....vs gibi Türk boyları
nereye gittiler. Yanıtı çok basit; uğradıkları bir yıkım (savaş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] baskın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kıyım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] göç vb) ya da siyasi
dağılmadan sonra yeni bir ad ve yeni bir oluşumla yeniden tarih
sahnesine çıktılar.

Sonradan Kök Türk ve Uygur devletlerini kuracak
olan Töles adındaki bu Türk topluluklarının en yakın komşuları
olan Çinlilerin kaynakları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onların kökenlerini kurda
bağlayan bir efsane Saptamış ve tarih kayıtlarına geçirmişlerdir. Şimdi
bu efsaneyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yukarıdaki bilgilerin ışığında
gözden geçirelim:

Hun kaganlarından birinin çok akıllı iki kızı
vardı. Bu kızlar çok akılı ve çok güzel idiler. Kızlar o denli akıllı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o denli iyilerdi ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] babaları şöyle bir karara
vardı:


"Ben bu kızları kendim evlendiremem. Bunlar o
denli iyiler ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o denli akıllılar ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu kızları ancak Tanrı
evlendirir."


Kagan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kızlarını ülkesinin en kuzey
ucunda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kişi ayağı değmeyen bir
yere götürüp yüksek bir dağın başına koydu. Kızlar bu tepede bekleye
durdular. Aradan epey zaman geçti. Bir zaman sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tepenin çevresinde yaşlı ve
erkek bir Bozkurt göründü. Kurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tepenin çevresinde dolaşmağa
başladı ama kızların yanına gitmedi. Kızlardan küçük olanı bu durumu
görünce kardeşine:


"İşte bu kurdu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ikimizden birinin evlenmesi
için Tanrı gönderdi" dedi ve kurdun yanına doğru gitti. Kardeşi gitme
dedi ise de onu dinlemedi. Tepeden inerek kurtla evlendi. Bu evlenmeden
birçok çocuk doğdu. Bunlara Tokuz Oguz-On Uygur (Dokuz Oğuz-On Uygur)
denildi. Bu çocukların sesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bozkurt sesine benzerdi.
Çocuklar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birer Bozkurt ruhu
taşıyarak çoğaldılar. Ve Tölesler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu kız ile kurdun soyundan
türediler...

Dikkat edilirse buradaki kurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] erkektir. Öteki Kök Türk
efsanelerinde ise kurt[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dişidir. Bununla birlikte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Oguz Kagan Destanı'ndaki kurt
da erkektir. Çin kaynakları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hükümdarın kızlarını bıraktığı
yerden "tepe" diye bahsetmektedir. Eski Türkler'de "Kutsal Dağ" ve "Gök
Dağı" inancı büyük bir yer tutardı. Ergenekon da böyle kutsal bir dağın
ardındaki yurdun adıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:11 am

Altay Tufan Efsanesi

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


Türk mitolojisinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tufan ile ilgili örnekler
Altay Türkleri'nin efsanelerinde yaşamaktadır. Altay Türkleri'nde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tufan efsanesinin bir kaç
söyleyişi vardır. Aşağıda bu söyleyişlerden birine yer verilmiştir.
Aşağıda yer alan ve U. Harva Holmberg tarafından nakledilen Altay Tufan
Efsanesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İslam ve Hıristiyan
dünyasının Nuh Tufanı anlatılarına oldukça benzemektedir.


Altay Tufan Efsanesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] özetle şöyledir:
Sel bütün yeri kapladığında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tengiz (=Deniz) yerin üzerinde
efendi idi. Tengiz'in yönetimi altında Nama adında iyi bir erkek
yaşardı. Nama'nın Sozun Uul[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sar Uul ve Balık adlarında üç
oğlu vardı.

Ülgen (Tanrı)[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Nama'ya bir kerep (=tahta
sandık) yapmasını buyurdu.


Nama[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sandığın yapılması işini üç
oğluna bıraktı. Oğulları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kerepi bir dağ üzerinde
yaptılar. Kerep yapıldıktan sonra Nama[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu her biri ¤¤¤¤en kulaç olan
sekiz halatla köşelerinden yere bağlamalarını söyledi. Böylece su
¤¤¤¤en kulaç yükseldiğinde durum anlaşılacaktı. Bundan sonra Nama[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ailesi ile çeşitli hayvanları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuşları alarak kerepe girdi.

Yeryüzünü sisler kapladı.
Dünya korkunç bir karanlığa gömüldü. Yerin altından[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ırmaklardan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] denizlerden sular fışkırdı.
Gökten sağanaklar boşandı. Yedi gün sonra yere bağlanan halatlar koptu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kerep yüzmeğe başladı; suyun
¤¤¤¤en kulaç yükseldiği anlaşıldı. Yedi gün daha geçti. Nama en büyük
oğluna kerepin penceresini açmasını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çevreye bakmasını söyledi.
Sozun Uul bütün yönlere baktı. Sonra şöyle dedi:


"Her şey suların altına
batmış. Yalnızca dağların dorukları görünüyor."


Daha sonra Nama da baktı. O
da "Gökyüzü ile sular dışında bir nesne görünmüyor" dedi.

Kerep sonunda sekiz dağın
birbirine yaklaştığı yerde durdu. Çomoday ve Tuluttu dağlarında karaya
oturdu. Nama pencereyi açtı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuzgunu serbest bıraktı.
Kuzgun geri dönmedi. İkinci gün kargayı gönderdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üçüncü gün saksağanı gönderdi.
Hiçbiri geri gelmedi. Dördüncü gün bir güvercin gönderdi. Güvercin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gagasında bir ince dalla geri
döndü. Nama bu kuştan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öteki kuşların niçin geri
gelmediğini öğrendi. Onlar sırasıyla geyik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] köpek ve at leşi yemek üzere
gittikleri yerde kalmışlardı. Nama bunu duyunca öfkelendi.


"Onlar şimdi ne yapıyorsa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünyanın sonuna değin onu
yapmağa devam etsinler" dedi.

Efsanenin devamında Nama
yaşlandığı zaman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kurtardığı canlıları öldürmesi
için kendisini kışkırtan karısını öldürür. Oğlu Sozun Uul'u yanına
alarak cennete (göğe) çıkar. Daha sonra orada beş yıldızlı bir yıldız
kümesine dönüşür. Holmberg'in düşüncesine göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tufan kahramanları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yayık Han'a dönüşmüştür. Yayık
Han[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Altay Türkleri'ne göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] insanları koruyan ve yaşam
veren bir ruhtur. Ayrıca insanlarla Ülgen (Tanrı) arasında elçilik
yapar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:11 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Nibelungen / Nibelungenlied Destanı

Destan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ‘çok eski zamanlarda’[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Niederland’da geçer. O
zamanlar güçlü kral Siegmund’un krallık zamanına denk gelmektedir.
Kraliçe ise güzel Siegelinde’dir.

Destanın en önemli kahramanı Siegmund ve
Siegelinde’nin oğulları Siegfried’dir. Siegfried daha genç yaşlarında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] maceralara atılmak için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] babasının şatosunu terk ederek
yollara düşer. Kılıcı olmadığı için elinde bir sopa ile köyleri
kentleri dolaşır durur.

Siegfried bir gün bir demirciye rastlar ve
kılıç sahibi olabilmek için onun yanında çalışmak istediğini söyler.
Mimir adındaki demirci bu teklifi kabul ederek ona yatacak yer ve
yiyecek verir. Ertesi gün de yeni çırağının bu işi yapıp yapamayacağını
sınamak için onu ocağın başına götürür ve eline en ağır çekici verir.
Siegfried bununla öyle bir vurur ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] örs toprağa gömülür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] demir parçaları etrafa
saçılır. Buna kızan Mimir Siegfried’i kulağından tutunca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried dayanamaz ve onu
yere fırlatır.

Bu yeni çırağından nasıl kurtulacağını
bilemeyen Mimir yeni bir yol denemeye karar verir. Siegfried’i çağırır
ve ondan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ormanın öteki ucundaki
kömürcüden kömür getirmesini ister. Bunu söylerken yolu üzerindeki
ejderhanın Siegfried’i öldüreceğini ummaktadır.

Siegfried kendine yaptığı kılıcı alır ve yola
koyulur . Tam kayalığın önünden geçerken ejderha saldırır. Siegfried bu
saldırıdan çevikliği sayesinde kurtulur ve önüne ilk gelen ağacı
sökerek canavarın kafasına fırlatır. Ağacı kökleri canavarı sarınca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bundan yararlanan Siegfried
diğer ağaçları da onun üzerine fırlatır. Daha sonra bunları tutuşturarak
ejderhayı yakar.

Ejderha yanarken bedeninden bir yağ akmaya
başlar. Bu akan yağ dereciğine parmağını sokan Siegfried parmağının
‘boynuz’ gibi sertleştiğini görür. Bunun üzerine üstündekileri
çıkartarak bu yağ ile bütün vücudunu yıkar. Siegfried bu işi yaparken
bir ıhlamur ağacı altında durmaktadır ve ağaçtan bir yaprak sırtına[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iki omzunun arasına düşerek
oranın bu yağ ile yıkanmasını engeller. İşte bu yaprağın dışında kalan
hiç bir yere silah işlemeyecektir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fakat Siegfried’in vücudunun
da yara alabileceği tek yer burası olacaktır.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Kömürcünün yanına varan Siegfried[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ona[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mimir ve arkadaşlarının daha
önce sözünü ettikleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağızından ateşler saçan ve
üzeri pullarla kaplı olan ejderhayı sorar. Kömürcü canavarın nerede
olduğunu gösterir.

Artık Siegfried’i başka bir macera
beklemektedir. Zorlu bir yolculuktan sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried ejderhanın bulunduğu
Nibelungen ülkesine varır. Burada Schilbung ve Niblung adında iki kral
hüküm sürmektedir. Bu iki kral ve onlara bağlı savaşçılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok büyük bir hazineyi de
beklemektedirler.

Siegfried[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şehrin girişine geldiğinde
ejderha ile karşılaşır. Dövüşmeye başlarlar. Ejderha ağızından ateşler
çıkartarak Siegfried’e saldırmaktadır. Sonunda Siegfried canavarı
öldürmeyi başarır. Canavarın attığı korkunç çığlığı duyan Schilbung ve
Niblung saklandıkları yerden çıkarlar . Korkunç canavarı öldüren
kahramanı tebrik ederler ve ondan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hazineyi aralarında
paylaştırmasını isterler. Bunun karşılığında ona bütün kılıçların en
iyisi olan Balmung’u vereceklerdir. Bu büyük hazineyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried krallar arasında
paylaştırır. Fakat hırstan gözü dönmüş krallar bundan memnun olmazlar ve
Siegfried’i hile yapmakla suçlarlar. Savaşçıları toplayarak Siegfried’e
saldırırlar. Yapılan dövüş sonrası Siegfried iki kralı ve beş yüz kadar
savaşçıyı öldürür. O anda dövüş alanına Tarnkappe ile cüce Alberic
gelir. Öldürülen kralların intikamını almak için Siegfried’e saldıran
Alberic onu uğraştırsa da sonunda yenilir ve onun vasalı olmak için and
içer. Nibelungen ülkesi savaşçıları da and içerek Siegfried’in hükmü
altına girerler. Bütün Nibelungen hazinesi de onun olmuştur. Fakat
hazinede gözü olmayan Siegfried bu hazineden sadece taşlı bir yüzük
alır. Alberic[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]bu yüzüğün uğursuzluk
getireceğini söyleyerek onu engellemeye çalışır. Fakat Siegfried onu
dinlemez ve yüzüğü parmağına takar . Bunun üzerine Alberic ona
tehlikelerden korunması için Tarnkappe’yi verir.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Siegfried’in bundan sonra gideceği yer Kuzey
ülkeleridir ve buralarda maceradan maceraya koşar. Bunlardan birinde
Danimarka kralı ona Grani adında bir at hediye eder.

Siegfried’in yolu İzlanda’ya kadar düşer.
Burada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir dağın tepesinde
alevleri gökyüzüne kadar yükselen bir ateş görür. Dağa çıkar ve Grani
alevlerin arasından atlamayı başarır. Alevlerin arasında bir şato
bulunmaktadır. Siegfried şatonun içine girdiğinde içeride[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zırhlar içinde uyumakta olan
bir genç kız ile karşılaşır. Zırhları çıkartır ve genç kızı
dudaklarından öper. Bunun üzerine genç kız uyanır ve kendine geldiğinde
hikayesini anlatmaya başlar. Adı Brunehild’dir . Wodan’ın
Walkyri’lerinden biri iken ona karşı geldiği için Wodan onu değneği ile
uyutmuş ve bu şatoya koymuştur. Siegfried onu kurtarana kadar da
uyumuştur.

Siegfried bir kaç gün şatoda kaldıktan sonra
Brunehild ile vedalaşır ve parmağındaki yüzüğü ona bırakarak ayrılır.

Siegfried sonunda babasının şatosuna döner.
Siegmund ve Siegelinde oğullarının dönüşünden çok mutlu olmuşlardır ve
bu Niederland’da ve başkent Xanten’de törenlerle kutlanır. Her yerden
gelen şarkıcılar Siegfried’in kahramanlıklarını şarkılarla
anlatırlar.Şarkıcılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunun yanında Burgond kralı
Gunther[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güzel kardeşi prenses
Krimehild ve sadık vasalleri Hagen hakkında da şarkılar söylerler.
Siegfried’in içi bir anda Ren Nehri’nin ötesindeki bu ülkeye gidip bu
insanları tanıma arzusu ile dolar. Şenliklerin sonunda fikrini ailesine
açar. Babası önce razı olmasa da daha sonra oğlunun yanına on iki
şövalye alıp gitmesi koşulu ile kabul eder. Siegfried ailesi ile
vedalaşarak ayrılır.

Burgond’ların ülkesinde kral Gunther’in
kardeşi Krimehild’in güzelliği dillere destandı . Krimehild kral
Gunther’in ve ve diğer iki erkek kardeşi Gernot ve Giselher’in koruması
altında büyümüştü.

Krimehild bir gece rüyasında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendi yetiştirdiği şahinlerden
birinin iki kartal tarafından boğulduğunu görmüştü . Bu rüyayı annesi
Ute’ye açtığında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] annesi rüyasında gördüğü
şahinin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] en mutlu anında
kaybedeceği kocası olduğunu söylemişti. Genç kız da bunun üzerine
evlenmemeye karar vermiş ve bütün taliplerini geri çevirmişti.

Siegfried on iki şövalye ile birlikte
Burgondlar’ın ülkesine varır. Onları gören Gunther[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gelenlerin soylu kişiler
olduğunu anlayarak hemen karşılanmalarını buyurur. Siegfried’i hiç
görmemiş olmasına rağmen kahramanlıklarını bilen Hagen konuklarını büyük
saygı ile karşılar. Siegfried önce dövüşmeyi düşünürse de onların bu
konuksever davranışları karşısında dayanamaz ve konukları olmayı kabul
eder .

Siegfried’in konukluğu bir sene sürmüştür. Bu
bir sene boyunca Siegfried Krimehild’i hiç görmemiştir. Fakat Krimehild
gizlice savaş oyunlarını seyretmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried’i görmüş ve kalbi
onun sevgisi ile dolmuştu.

Bu arada Saxonlar’ın ve Danimarka’nın
kralları Burgondlar’a karşı savaş açarlar. Siegfried bu savaşta
Burgondlar’ın yanında savaşır ve iki düşman kralı da esir etmeyi
başarır. Haberciler Siegfried’in başarılarını bildirince Krimehild
sevincini gizleyemez ve habercileri mükafatlandırır.

Gunther bu zaferi kutlamak için büyük
şenlikler düzenler. İşte bu şenlikler sırasında Siegfried sonunda
Krimehild’i görür. Krimehild nedimeleri ile birlikte salona girdiğinde
Siegfried onu karşılar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] elini uzatır Siegfried onunla
beraberken hiç duymadığı duyguları tadacaktır.

Krimehild’i hiç bir zaman elde edemeyeceğini
düşünerek umutsuzluğa kapılan Siegfried Burgond ülkesini terk etmeye
karar verir. Tam gidecekken Giselher tarafından caydırılarak kalmaya
karar verir.

Şölenlerden birinde bir şarkıcı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir adada yaşayan güzel bir
prensesin şarkısını söylemektedir. Ada İzlanda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] prenses de Brunehild’dir.
Brunehild taliplerini savaş oyunlarına davet ediyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] rakip olarak da kendisi
karşılarına çıkıyordu. Brunehild en cesurlarını dahi yeniyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oyunlardan kaçanları
öldürüyordu.

Gunther bunları duyunca İzlanda’ya gidip
Brunehild’i Burgondlar ülkesine getirmeye karar verir. Brunehild’i
tanıyan Siegfried onu vazgeçirmeye çalışsa da başaramaz ve Gunther’in
ricası üzerine onunla gitmeye razı olur . Tek koşulu vardır ;
Krimehild’i eş olarak alacaktır. Gunther kabul eder.

Gunther ve Siegfried yanlarına Hagen’i ve
kardeşi Dankwart’ı alarak yola çıkarlar. On ikinci günün sabahı
Brunehild’in şatosuna varırlar. Brunehild onları kabul eder.

Savaş oyunları başladığında ise bir oyun
oynarlar ; Siegfried Tarnkappe ile görünmez oluark Gunther’e yardım edip
onun kazanmasını sağlar. Böylece Gunther Brunehild’i de kazanır.

Gunther ve Siegfried Burgond ülkesine
döndüklerinde coşkuyla karşılanırlar. Siegfried Gunther’e verdiği sözü
hatırlatır. Gunther kızkardeşine sorar . Krimehild Gunther ile evlenmeyi
kabul eder ve masaya birlikte otururlar. Bu Brunehild’e çok ağır gelir
ve ağlamaya başlar. Gunther’e Siegfried’i Krimehild’e layık görmediğini
ve Krimehild’in bir vasal ile evlenmemesi gerektiğini söyler. Gunther
ise kararlıdır.

Gece olunca Gunther ile Brunehild odalarına
çekilirler. Brunehild Gunther ile yatmak istemez[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hatta onu havaya kaldırarak
duvardaki bir kancaya takar. Gunther geceyi böyle geçirir. Sabaha doğru
Brunehild acıyarak onu indirir. Gunther’in Brunehild’e sahip olması yine
Tarnkappe ‘yi takarak görünmez olan Siegfried sayesinde olur. Bu arada
Siegfried Brunehild’e verdiği yüzüğü de alır ve döndüğünde Krimehild’e
verir.

Siegfried Krimehild ile evlendikten sonra
onunla birlikte babasının ülkesine döner. Çok mutlu olan kral Siegmund
krallığını oğlu Siegfried’e bırakır.

Siegfried’in hükümdarlığı on seneyi
tamamlamıştır. Krimehilde ona bir erkek çocuk verir ve adını Gunther
koyarlar. Aynı şekilde Gunther ve Brunehild de oğullarının adını
Siegfried koyarlar.

Nibelungenlied Destanı
Gunther ile Brunehild Worms’da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried ile Krimehild de
Xanten’de mutlu yaşamaktadırlar. Fakat Brunehild’in içi içini yemektedir
çünkü Krimehild ve Siegfried’i görememektedir. Gunther’e onları
çağırmasını söyler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çünkü Siegfried hala onun
vasalıdır ve çağırılınca gelmek zorundadır. Gunther buna karşı çıkar ve
onları ancak dostları olarak davet edeceğini söyler.

Siegfried bu daveti kabul eder ve bin şövalye
ile yola çıkarlar. Worms’a vardıklarında Gunther onları sevinçle
karşılar.

On gün sakin geçer. On birinci gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaş oyunları tertip edilir .
İki kraliçe[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Brunehild ve Krimehild yanyana
otururlar. Her ikisi de kocalarını övmeye başlarlar. Fakat övmeyle
başlayan tartışma şiddetlenir ve birbirlerine küfür etmeye kadar varır.
Dayanamayan Krimehild gerçeği söyler ; her şeyi yapan Gunther değil
Siegfried’dir. Burnehild inanamaz. O zaman Krimehild kanıt olarak yüzüğü
gösterir. Brunehild yıkılmıştır. Olayı öğrenen Hagen intikam alacağına
yemin eder. Siegfried’in öldürülmesi gerekmektedir. Önceleri buna karşı
çıkan Gunther sonunda razı olur. Siegfried’e bir oyun oynamaya karar
verirler.

Sahte haberciler Saxon ve Danimarka
krallarının saldırıya geçeceklerini bildirir. Siegfried hemen sefere
çıkmaya karar verir. Hazırlıklar tamamlandığında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hagen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Krimehild’e giderek nasıl
yardımcı olabileceğini sorar. Krimehild Hagen’den kocasını korumasını
ister . Siegfried ancak iki omuzunun arasından yaralanabilmektedir; eğer
Hagen dikkat ederse Siegfried yara almadan dönebilecektir. Bunun için
Krimehild Siegfried’in elbisesinin üzerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tam o bölgeye bir haç diker.
Hagen amacına ulaşmıştır.

Tam sefere çıkacakları zaman yine aynı
haberciler gelerek barış yapıldığını bildirirler. Bunun üzerine savaşa
gitmek yerine ava gitmeye karar verirler.

Krimehild kocasını engellemeye çalışır. Gece
rüyasında iki yaban domuzunun onu takip ettiğini gördüğünü ve çiçeklerin
de kan kırmızısı olduğunu söyler. Siegfried onu dinlemez ve ava çıkar.

Av sırasında bir kaynağın yanına gelirler.
Siegfried Hagen ile yarışarak kaynağa daha önce varır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] su içmek için silahlarını
çıkartır. Gunther su içtikten sonra Siegfried de su içmek için eğilir.
İşte tam o anda Hagen mızrağını alarak Siegfried’in elbisesinin üzerinde
işli haçın üstüne[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yani Siegfried’e silah
işleyebilecek tek yere fırlatır.

Bir anda neye uğradığını şaşıran Siegfried
silahlarını arar fakat bulamaz. Gücü tükenmiştir. Hainlere lanet ederek
yere yuvarlanır. Herkes onun yanına gelir. Gunther gözyaşı dökecekken
Siegfried onu engeller ve bu işi yapanın böyle davranmaması gerektiğini
söyler. Daha sonra Hagen ve Gunther’e[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu öldürmekle kendi sonlarını
hazırladıklarını söyler ve can verir. Etraftaki bütün çiçekler kan
kırmızısına boyanmışlardır.

Hagen Siegfried’in cesedini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kilise dönüşü bulsun diye
Krimehild’in kapısına taşır. Uşaklardan biri cesedi görerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kirmehild’in kapısında bir
şövalye cesedi olduğunu söyler. Krimehild onun kim olduğunu anlar ve
ağızından kanlar akarak yere yığılır. Ayıldığında bu işi kimin yaptığını
tahmin etmektedir.

Gunther’in bu işi haydutların yaptığını
söylemesine rağmen ona inanmaz ve Hagen ile Gunther’den cesedin yanına
yaklaşarak masumiyetlerini göstermelerini ister. Gunther yaklaştığında
bir şey olmaz fakat Hagen yaklaştığında yaralardan kan akmaya başlar.

Krimehilde kocasının cesedi başında üç gün üç
gece bekler. Siegfried’i gömecekleri gün onu son bir kez daha görmek
ister ve tabutu açtırır. Siegfried’in başını kaldırır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dudaklarından son bir kere
öper. Gözlerinden kanlı yaşlar akmaktadır. Daha sonra da bayılır kalır.

Krimehild[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisine katedralin yanında
bir yer yaptırır. Her gün kocasının mezarına ağlamaya gitmektedir. Dört
yıl boyunca Gunther ile tek bir kelime bile konuşmaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hagen’i görmek bile
istememektedir. Hagen ise Nibelungen hazinesini getirmeyi düşlemektedir.
En sonunda Krimehild’i razı ederek hazineyi getirir. Krimehild[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hazine gelince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] herkese dağıtmaya başlar.
Krimehild’in çok fazla yandaş kazancağından korkan Gunther ve Hagen
hazineyi Krimehild’in elinden alırlar. Gernot[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hazinenin daha fazla bela
getirmemesi için Ren nehrine atılması gerektiğini söyler. Hagen bu
görevi yerine getirir. Hazinenin battığı yeri bilen tek kişi olduğu için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir gün onu yerinden çıkarmayı
ummaktadır.

Siegfried’in ölümünün üzerinden on üç sene
geçmiştir.Bu arada Hun kralı Etzel’in de karısı ölmüştür. Etzel’e eş
olarak Krimehild’i almalarını söylerler. Etzel de sadık Rudiger’i elçi
olarak Burgond ülkesine gönderir.

Gunther ve kardeşleri bu teklifi memnuniyetle
karşılarlar. Buna bir tek Hagen karşı çıkar çünkü Krimehild’in
güçlenmesinden korkmaktadır.

Krimehild önceleri bu teklife karşı çıkmasına
rağmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Siegfried’in öcünü
alabilmek amacı ile kabul eder ve kendine sadık olan Eckewert[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beş yüz şövalyesi ve
habercilerle birlikte Hun ülkesine doğru yola çıkar.

Düğün Viyana’da olur. Daha sonra da Tuna
Nehri’ni geçerek krallık merkezi Etzelbourg’a varırlar.

Aradan yedi yıl geçmiştir. Krimehild Etzel’e
bir de erkek çocuk vermiştir. Fakat herşeye rağmen Krimehild’in içindeki
intikam ateşi sönmemiştir.

Bir gün kralın yanına gelir ve ailesini
görmek istediğini söyler. Krimehild’in oynamak istediği oyunu anlamayan
Etzel bu isteği kabul eder ve habercilerini Worms’a gönderir. Haberciler
yola çıkarken Krimehild özellikle Hgaen’in de gelmesini istediğini
söyler.

Haber Worms’a ulaştığında Hagen tuzağı anlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fakat Gunther gitmek
istemektedir. Gunther ve kardeşlerinin kararlılıkları karşısında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hagen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] korkak durumuna düşmemek için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gitmeyi kabul eder. Yanlarına
kendilerine bağlı binlerce şövalyeyi alarak yola çıkarlar.

Haberciler döndüğünde Krimehild ise
sevinçlidir. Artık intikamını alabilecektir.

Gunther ve beraberindekiler Hun ülkesine
vardıklarında Rudiger tarafından karşılanırlar. Rudiger ve beş yüz adamı
onların güvenliğinden sorumlu olacaklardır. Yolda Hunlar arasında
yaşayan Dietrich ile karşılaşırlar. Dietrich onlara Krimehild’in yasının
hala sürdüğünü söyler ve uyarır. Fakat dönmek için artık çok geçtir.

Etzel’in sarayına vardıklarında Krimehild
konuklarını yapmacık bir sevinç ile karşılar. Hagen’e ise Nibelungen
hazinesini sorar. Hagen hazinenin dünyanın sonuna kadar Ren Nehri’nin
dibinde kalacağını söyler. Krimehild hiddetlenir. Bütün konuklar
tedirgin olurlar ve silahlarını bırakmazlar. Hagen suçunu Krimehild’e
itiraf eder fakat pişman değildir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o sadece görevini yapmıştır.
Hagen meydan okur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fakat kimse onunla dövüşmeye
cesaret edemez.

Ertesi gün Hagen bütün adamlarına silahlarını
yanında bulundurmalarını çünkü dövüşeceklerini söyler.

O gün turnuvalar sırasında Burgond senyörü
Volker bir Hun savaşçısını öldürür. Ailesi intikam almak ister. Etzel
zorla yatıştırır.

Krimehild Burgondlar’ı yok etmesi için
Etzel’in kardeşi Blödlin ile anlaşır. Blödlin ilk önce Burgond komutanı
Dankward’ı öldürmek ister. Fakat Dankward ondan önce davranır ve onu
öldürür. Artık müthiş bir dövüş başlamıştır.

Dankwart olanları Hagen’e haber verir. Hagen
Etzel ve Krimehild’in oğlunu öldürür ve yoluna çıkan Hunlar’ı öldürmeye
başlar.

Artık olaylar kontrolden çıkmaya başlamıştır.
Saray öldürülen Hunlar’ın kanları ile kırmızıya boyanmıştır.
Burgondlar’ı korumaya çalışan Rudiger’in de öldürülmesi Hunlar’ı çileden
çıkarır. Tecrübeli savaşçı Hilderbrand’ın da savaşa girmesi ile
Burgondlar’ın sonu gelmiştir. Hagen ve Gunther dışında hiç bir burgnd
hayatta kalmamıştır. Gunther de Dietrich tarafından öldürülür. Hagen ise
hapse atılır.

Krimehild Hagen’i zindanda bulur ve ondan
Nibelungen hazinesini ister.Fakat Hagen yerini söylemez. Hazine sonsuza
kadar Ren Nehri’nin dibinde kalmalıdır. Krimehild Hagen’in yanında
Balmung’u görür. Kılıcı iki eliyle kavrar ve Hagen’in başını gövdesinden
ayırır. Artık intikamını almıştır.

Hildebrand bütün bu insanların ölümüne
dayanamaz ve Krimehild’e saldırır. Kadının bütün bağırmalarına rağmen
onu orada öldürür.

Destan bütün “ölmesi gerekenlerin” ölümü ile
son bulur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:12 am

Aztlân ve Aztek Göçü
Efsanesi


Zaman: Milattan önce
13-15. yüzyıllar

Mekân: Meksika Vadisi

Ülkenin sakinleri olan diğerleri gibi bu insanlar da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aztlân adlı ve yaşadıkları
yerdeki Yedi Mağaralar'dan ayrıldılar. Aztlân[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Beyazlık" ya da
"Balıkçılların Ülkesi" demektir. FRAY DIEGO DURAN[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 16. YÜZYIL.

Aztekler ve müttefikleri 15. yüzyılda ve 16. yüzyıl başlarında orta ve
güney Meksika'da bir imparatorluk kurdular[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] imparatorluk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hernân Cortes'in İspanyol
Seferi sonunda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak yüz yıl yaşadıktan sonra
yıkıldı. Günümüz Meksika ulusal efsanelerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aztekler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kahraman yerli geçmişi ve
yabancı istilasının trajedisini temsil edecek biçimde popüler hayal
gücünde idealleştirilmiştir.

Aztek başkenti Tenochtitlan'ın İspanyol sömürgesi Mexico City'ye
dönüştürülmesi ve çağdaş milletin başkenti olmaya devam etmesi
Aztekler'i İspanyol öncesi kolektif 3000 yıllık kültürel mirasın en
önemli temsilcileri olarak diğer kızılderililerin üzerine çıkarmaktadır.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Codex Boturini'den bu sayfalarda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aztekler'in bir gölün
ortasında bir ada olan Aztlân'dan göçmeleri resmedilmiştir.

EFSANENİN KÖKENİ

Aztekler nereden gelmişlerdir? Aztek
kaynaklarına dayanılarak hazırlanan ilk sömürge tarihçeleri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] resimli belgeler ve arkeolojik
kazılar Aztekler'i tarihsel bir kesinlikle ancak 13. yüzyılda Meksika
Vadisi'ne kadar izleyebilmiştir. Kökenlerinin coğrafi bölgesi hâlâ
çözümlenmemiş bir muammadır.

Aztekler'in[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 13. yüzyılda kuzey çöllerinden
Meksika Merkez Yaylaları'na göçen göçebe avcı ve kısmen çiftçi
kabilelerden biri oldukları anlaşılmaktadır. Efsanelerde çıkış yerleri
olarak kuzeyde Aztlân'dan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Balıkçıl kuşlarının yeri"nden
söz edilmektedir. Aztlân bir göldeki bir ada tepe olarak
tanımlanmaktadır.

Aztekler yaratılış zamanında orada topraktan ve mağaralardan
çıkmışlardır. Bir gün gelmiş oradan ayrılmaya karar vermişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kanolarına binip karaya
çıkmışlar ve uzun göçlerine başlamışlardır. Çok geçmeden Meksika "ay
insanları" diye bir grup kendilerine katılmıştı (ondan sonra
Meksika-Aztekleri adını almışlardır). Başlarında reisleri
Huitzilopochtli ("Soldaki Sinekkuşu") vardı. Bu daha sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] rahipler tarafından taşınan
kutsal bir simge olarak görülmektedir. Göç devam ederken rahipler
Huitzilopochtli'nin kabilenin ne yöne gideceği hakkındaki kehanetlerini
sözlü olarak ifade etmekteydiler.

Huitzilopochtli'nin mucizevi doğumu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] göçten önce gerçekleşmişti.
Efsaneye göre yaşlı rahibe Coatlicue[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Coatepetl ("Yılan Dağ")
tepesinde bir tapınağı süpürürken gökten bir tüy topu düşmüş ve
kendisini Huitzilopochtli'ye hamile bırakmıştı.

Coatlicue'nin oğulları Centzonhuitznaua ("dört yüz" yani çok) ve büyük
kızı Coyolxauhqui annelerinin hamileliğini öğrenince kızmışlar ve onu
öldürmeye karar vermişlerdi.

Silahlı düşman dağa tırmanmaya başlamıştı. Huitzilopochtli birden
yüreklere korku salan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] doğaüstü güçlü bir savaşçı
olarak doğmuştu. Bir "Ateş yılanı" atarak Coyolxauhqui'yi delmiş ve
başını kesmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gövdesini dağdan aşağı atıp
parçalamıştı. Sonra Centzonhuitznaua'yı kovalamış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hiç acımadan hepsini
öldürmüştü.

Kabile göçe devam ederken bazı yerlerde yıllarca kaldığı oluyordu. Yine
konakladıkları bir yerde muhalif bir grup kabileden koptu. Kabile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 10. yüzyıl
Tolteca-Chichimecaları'nm daha önceki göç hikâyesinde de yer alan
Culhuacan-Chicomoztoc Dağı'nda da durakladı. Aztekler Meksika Vadisi'ne
gelince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Chapultepec pınarları
yakınlarına yerleşmek istediler.

Burada bir savaş daha yapıldı ve Huitzilopochtli düşman reisini öldürüp
kalbini göl kıyısındaki bataklığa attırdı. Ama bataklığa atılan kalp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] göçebe kabilenin daha sonra
büyük piramitlerini yapıp başkentleri Tenochtitlan'ı kuracakları yere
düştü. Burası efsanelerde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beyaz ardıçlarla ve söğütlerle
kaplı bir alan olarak tarif edilir.

Anlatılanlara göre[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir derede beyaz yılanlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kurbağalar ve balıklar
yüzüyordu. Bir başka hikâyede suları kara ve sarı renklerde olan iki
dereden söz edilir. Aslında bu görüntüler Historia Tolteca-Chichimeca'da
yer aldığından[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] daha eski kaynaklardan
alınmadır.

Aztekler sonunda bir kaya üzerindeki kaktüsün üstüne konmuş bir kartal
gördüler. Bu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Huitzilopochtli'nin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kabilenin yerleşeceği
kehanetinde bulunduğu ve uzun zamandır aradıkları noktaydı. Bu olay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aztek takvimine göre "2 ev"
yılında gerçekleşmişti ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu da Hıristiyan takviminde
1325'e tekabül ediyordu.

GERÇEĞİ GERÇEK OLMAYANDAN AYIRMAK

Bu efsanevi olaylardan ne anlam
çıkarabiliriz? Aslında Aztekler'in Meksika Vadisindeki ilk yılları çok
farklı bir tablo çizmektedir. Aristokrat bir hükümdar ailesi olmayan
barbarlar olarak aşağılanan ve diğer eski kentli topluluklar tarafından
yenilgiye uğratılan kabile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sazlıklar arasına kaçmak
zorunda kalmıştı. Ancak dirençli ve girişimci insanlardı.

1428 yılı geldiğinde kentli hayat biçimini benimsemişler ve Tetzcoco ile
Tlacopanlar'la ittifak kurmuşlardı. Güçler dengesini ustaca
dengeleyerek yaptıkları fetihlerle Tenochtitlan'ı Meksika'nın en
korkulan ve en zengin kentine dönüştürmeyi başardılar. Hükümdar Itzcoatl
çok geçmeden yeni bir tarihi kimlik belirleme ihtiyacını gördü.
Toplanan meclis karanlıkta kalmış geçmişlerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] varolan kabile göç
hikâyelerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] katlanılan aşağılanmaları ve
saygın ataların eksikliğini gözden geçirdi: Bütün bunlar yeni
imparatorluk statüsü için kabul edilemez şeylerdi. Eski belgeler
yakıldı. Çok tanınmış efsanevi olayları içeren yeni ve "resmi" bir tarih
hazırlandı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Huitzilopochtli
tanrılaştırılmış Aztek koruyuculuğuna yükseltildi.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

(Solda) Yenilgiye uğramış Coyolxauhqui: Büyük Tenochtitlan Tapınağı'nda
bulunan bir heykel. (Sağda) Aztekler'i Tenochtitlan başkentlerini
kurmaya götüren alamet: Bir kaya üzerindeki kaktüse tünemiş bir kartal
(Codex Mendoza'dan).

Bu "resmi" metinleri inceleyen araştırmacılar Aztlân'daki başlangıcın
Guatemala[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Meksika'nın içleri
kuzeybatıdaki Michoacan ve kuzeyde New Mexico'ya yayılmış göç
hikayeleriyle uyumlu olduğuna dikkat etmişlerdir. Olay uzak bir ülkede
ya da kuzeyde bir gölde yeni bir çağ ile başlar. İnsanlar genellikle
toprağın altından ya da sudan çıkarlar. Bir anlaşmazlık ya da savaş
sonunda bir Tanrı ya da Tanrıça'nın önderliğinde göçe çıkılır. Göçen
gruba başkaları katılır ve doğaüstü bir lider ya da ulak göç yolunu
gösterir.

Böylece resmi Aztek göç hikâyesi de varolan örnekleri yansıtmaktaydı ve
Aztlân da belirli bir coğrafi mekândan çok Aztekler'in yarattığı bir
efsane mekânıydı. Bu neden Aztlân'ı bulma çağdaş çabalan hep
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Huitzilopochtli'nin "babasız" doğumu ve düşmanlarını öldürmesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aztekler'in "yasal" bir
aristokrat soyun eksikliğini kapamak için konulan bir efsane olarak
görülmektedir. Huitzilopochtli'nin zaferini kutlamak için Büyük
Tenochtitlan Piramiti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] efsanevi Coatepetl Dağı'nın
simgesi olarak inşa edilmiştir. En tepede Mezoamerikan tarımsal Yağmur
Tanrısı Tlaloc'un tapınağının yanında Huitzilopochtli'nin tapınağı vardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aşağıda da Coyolxauhqui'nin
parçalanmış cesedinin heykeli duruyordu. Aztekler böylece cesaret[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gurur ve yıkıma odaklanan
savaşçı kültürleri için bir esin kaynağı yaratmışlardı.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

(Solda) Aztekler'in Tenochtitlan başkentlerini kurmak için çıktıkları
efsanevi göç yolu. (Sağda) Çifte tapınaklarıyla Büyük Tenochtitlan
Piramiti.

Ancak eski Meksika'da en azından İÖ l. binyılda orta yayla havzalarının
kentli insanlarıyla kuzeyin kurak bölgelerinin kavimleri arasında
ilişkiler olduğu gerçeği vardır. Aztekler'in bu geniş bölgeden oldukları
düşünülebilir ve Aztekler kent hayat biçimine ne kadar alışmış olsalar
da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geçmişlerini tümüyle unutacak
insanlar değillerdi.

Bu nedenle Aztlân'ın araştırılması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir zamanlar Birleşik
Devletler'in güneybatı çölleri ile Meksika yaylaları arasında yaşayan
pek çok toplum arasındaki kültür tipinin araştırması ve bu insanların
eski ve çağdaş Meksika tarihine nasıl biçim verdikleri sorununun
araştırılması olarak görülebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
MyStery
Yönetici
Yönetici
MyStery


--Efsaneler-- - Sayfa 4 78979810
Mesaj Sayısı : 918
Tecrübe : 50070755
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 27/06/09
Yaş : 28
Nerden : Nereye :)

--Efsaneler-- - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: --Efsaneler--   --Efsaneler-- - Sayfa 4 Icon_minitimeÇarş. Haz. 23, 2010 7:14 am

Ali Taşı Efsanesi

Yöre: Batı Trakya

Karyemiz Demircik'te[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Ali Taşı" isminde gayet
yüksek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uçurumlu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] üç-dört minare yüksekliğinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dimdik bir taş vardır.
Yüksekliği kadar genişliği de vardır.

Ali Taşı adını almasının sebebi: Çok eski
zamanlarda oralarda yabani keçi ve yabani tekeler varmış. Karyemizden
Ali isminde birisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birgün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir torba mısır unu ile
karışık tuz alıyor. Bir de uzun ve geniş bir de tahta alıyor. Doğru
taşın üstüne çıkıyor. Tahtanın bir ucuna doğru bir kilo kadar tuz ile
karışık mısır unundan döküyor ve tuzlu mısır ununu döktüğü tarafı
uçuruma doğru uzatıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] diğer boş olan tarafı bir taş
ile bastırıyor... Keçiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tuzlu una gelip tahtanın
üstünden yürüyerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uçurum tarafına geçtikleri
zaman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağır gelip aşağıya
düşüyor. Ali de aşağıda bıçak ile bekleyerek hayvan düştüğü zaman kesip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yüzüyor ve evine götürüyor. Bu
işi çok defa yapıp tekrarlıyor. Bir çok defalar böyle hayvanları
öldürtüp beş minare yüksekten tahta ile beraber kırdırıyor.


Bu işi senelerce yaptıktan sonra bir gün yine
tahtayı yerleştirirken: "Yeter Ali Yeter.. Artık bırak bu işi...
Yeter..." diye bir ses işitiyor. Ali[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu sesten korkuyor ve hemen
kaçıyor... Bu işi altı ay kadar terk ediyor... Altı aydan sonra yine
gidiyor... Bu sefer taşın üstünde tahtayı yerleştirirken kendi düşüp
parçalanıyor. Nâmı nişanı kalmıyor. O zamandan beri bu taşın ismi "Ali
Taşı" kalıyor.


Yer: Demircik Köyü-İskeçe
Kişi: Abdullah Dede
(Nokta[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 7.10.1988[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İskeçe)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmhaylaz.yetkin-forum.com
 
--Efsaneler--
Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Frm Haylaz - Portal :: Eğlence :: Hikaye-
Buraya geçin: