Efsaneye göre Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Persler döneminde yaşamış ünlü bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu'nun yeğeni Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sultan'a haber salarak Şirin'i istetir. Sultan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yeğenini vermek istemez. Ferhat'ı oyalamak için dağı delip şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zekası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] teknik bilgisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bilek gücü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aşktan aldığı kuvvetle dağı deler.
Mehmene Banu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şirin'in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu acı haber üzerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] elinde tuttuğu külüngü havaya atar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] düşen külünk Ferhat'ın başına isabet eder ve Ferhat orada ölür. Ferhat'ın acı haberini alan Şirin korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir.Ferhat'ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan aşağı yuvarlanarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] orada can verir. Her iki sevgiliyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] can verdikleri kayalıklarda yan yana gömerler.
Bu aşk öyküsünün Karagöz oyunlarındaki işlenişi ise şöyle :
Hacıvat tarafına Şirin’in köşkü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Karagöz tarafına ise dağ kurulur. Hacıvat’ın tegannîsinden sonra perdeye gelen Karagöz Hacıvat’a “Kendi tarafına köşk benim tarafa ise moloz yığını koymuşsun” diye sitem eder. Bunun üzerine Hacıvat Ferhat ile Şirin öyküsünü anlatmaya başlar. Bu sırada Karagöz ile Hacıvat çekilirler ve olay canlanır.
Ferhat ile Şirin birbirlerini çok severler. Fakat Şirin’in annesi Şirin’i Ferhat’a vermek istemez. Hacıvat’ın araya girmesi sonucu Şirin’in annesi bir şart koşar. Amasya şehrinde su yoktur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eğer Ferhat Elmadağı'nı kazması ile yarıp şehre su getirirse Şirin’i vermeye razı olacaktır.
Ferhat Hacıvat’tan bir külünk bulmasını ister. Hacıvat Karagöz’e giderek bir külünk ısmarlar. Külüngü zamanında yetiştiremeyen Karagöz evden kendi kazmasını getirir. Ferhat dağı kazma ile yararak şehre su getirmesine rağmen Şirin’in annesi Şirin’i vermeye razı olmaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyücü bir kadın bularak onları ayırmak ister. Büyücü kadın Ferhat’a gelerek Şirin’in öldüğünü söyler. Ferhat büyücü kadını öldürür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tam kendi canına da kıymak üzeredir ki Karagöz gelerek Şirin’in ölmediğini söyler ve iki sevgiliyi birbirine kavuşturur ...
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:40 am
LEYLA İLE MECNUN
Leyla ile Mecnun'un aşkları bir Arap efsanesine dayanmaktadır . Bu efsanede Mecnun mahlasıyla şiirler söyleyen Kays ibni Mülevvah adlı bir Arap şairiyle Leyli ( Leyla ) adlı bir Arap kızın arasında geçen ve ayrılıkla sona eren bir aşk serüveni anlatılmaktadır .
Söylentiye göre Kays ile Leyla kardeş çocuklarıdır .Küçük yaşta birbirlerini severler . Kays'ın Leyla için söylediği şiirler dillerde dolaşır .Leyla'nın babası [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]adını dillere düşürdüğü için kızının Kays'la evlenmesini önler .Leyla başka biriyle evlendirilir .Kays çöllere düşer .Mecnun (deli ) diye anılmaya başlar .Ayrılık acısına dayanamayan Leyla kederinden ölür . Mecnun bunu duyunca onun mezarının başına koşar ve o da orada can verir .
Bu efsane Arap edebiyatında X. yüzyılda çok yaygın bir hale gelmiş [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Mecnun'a ait olduğu söylenen şiirlerin arasına nesirler de eklenerek hikaye haline getirilmiştir .Bu konu daha sonra Fars ve Türk edebiyatlarında da işlenmiştir . Bunların arasında en ünlüsü Fuzuli'nin yapıtıdır ( 1535)
Aşağıda okuyacağınız küçük hikaye Fuzuli`nin Leyla vü Mecnun adlı mesnevisinden alınmıştır.
Kays[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bilinen adıyla Mecnun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Leyla`nın aşkından kendisinden geçip yarı meczup bir halde çölde giderken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] namaz kılmakta olan bir dervişin önünden geçer. Derviş hemen namazını selamlayıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mecnun'a "Namaz kılan birinin önünden geçilmez[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunu bilmiyor musun?" diye çıkışır. Mecnun cevap verir "Ben Leyla'nın aşkından öyle bir hale geldim ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] senin burada namaz kıldığını görmedim bile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sen nasıl bir aşkla namaz kılıyorsun da benim senin önünden geçtiğimi görüyorsun?"
Leyla ve Mecnun'un hikayesi Türk Halk edebiyatının da etkilemiş ve Leyla ile Mecnun adıyla bir Karagöz oyunu haline getirilmiştir .
Karagöz oyunlarında işlenen Leyla ile Mecnun hikayesi ise şöyle :
Oyunun başında Leyla ile Mecnun birbirlerine olan sevgilerini şiirlerle dile getirirler. Aralarında bir gül ağacı vardır. Zebani gelerek gül ağacını alır ve yerine karaçalı koyar. Karagöz bu karaçalıyı almak isterken zebani Karagöz’ü kaldırıp baş aşağı kara çalının üzerine atar. Hacıvat gelerek Karagöz’e Leyla ile Mecnun’un hikayesini anlatarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Zebani’nin kara çalıyı onları ayırmak için koyduğunu söyler.
Perdeye içinde Leyla’nın babası ve annesinin olduğu bir kervan gelir. Hacıvat onlara bir ev bulur. Daha sonra Mecnun’un babası olan Halepli Haşim gelir. Hacıvat Leyla’nın anne ve babasının olduğu yere ergeç Mecnun’un da geleceğini söyler. Mecnun gelip Leyla’ya olan aşkını Hacıvat’a anlatır ve ondan yardım ister. Bu esnada bir aslan gelip Karagöz’ün köpeğini yutar. Leyla’nın babası kızını Mecnun’a istemeye gelen Hacıvat’ı kovar. Hacıvat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Karagöz’ün ninesi olan Cazu’dan yardım ister. Cazu nine Leyla’nın babasına giderek eğer kızlarını Mecnun’a vermezlerse Leyla’nın öleceğini söyler.
Bunun üzerine Leyla’nın babası kızını Mecnun’a vermek için üç şart koşar. Birekşisi Mecnun çok sevdiği dişi ahuyu öldürecektir. İkekşisi aslan ile boğuşup onu da öldürmesi. Üçüncüsü ise yedi başlı ejderhayı öldürmesi. Karagöz Mecnun’a bir bıçak verir. Mecnun kendi isteğiyle ahuyu öldürür. Daha sonra aslan ile ejderhayı da öldürür ve koşulları yerine getirmiş olur. Zebani iki sevgilinin kavuşmasını engellemek amacıyla araya yine kara çalı koyarsa da Mecnun bıçağı ile karaçalıyı kesip atar. Sevgililer birbirlerine kavuşurlar ve kervanla memleketlerine dönerler ...
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
KEREM İLE ASLI
Bu aşk hikayesinin Aşık Kerem ya da Kerem Dede diye anılan Azerbaycan yöresi halk şairinin aşk serüvenini konu eden şiirleri halk arasında yayıldıktan sonra adı bilinmeyen halk hikayecileri tarafından bu şiirler çerçevesinde oluşturulduğu ileri sürülür .( XVII. yy. )
İsfahan Padişahı'nın oğlu Kerem keşiş kızı Aslı'ya gönül verir .Ancak din ayrılığı yüzünden onunla evlenmesi mümkün olmaz . İlden ile göçen keşişle kızı Aslı'nın ardından uzun yolculuklar yapan delikanlı Halep Paşası'nın emri üzerine Aslı'yla evlendirilir .Ancak düğün gecesi keşişin kızına giydirdiği gömleğin düğmeleri bir türlü çözülmeyince Kerem ah edip yanarak ölür . Onun külleri arasında kalmış kıvılcımla Aslı'da saçlarından tutuşup can verir .
Hikaye boyunca Kerem arkadaşı Sofu'yla birlikte uzun yollar aşar . Anadolu'nun birçok yerini gezer [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Hanlarda kahvelerde şiirler söyler [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yollara [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dağlara [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akarsulara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hayvanlara Aslı'ya benzettiği güzellere şiirler söyleyerek derdini anlatır .Aslı'yı yakından görebilmek için kızın annesine bütün dişlerini çektirir .
Hikayeye olağanüstü ögeler de karışmıştır .İki sevgilinin doğumları bir dervişin verdiği sihirli elmayla olmuştur .Zorda kalan Kerem'i Hızır kurtarır .Dağlar ırmaklar o şiir söyleyince geçit verir .
Sevgilisine kavuşma yolunda çileler çeken ve onun uğrunda yanan Kerem [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] modern edebiyatta bir ülküye bağlanıp can verebilen kahramanın simgesi sayılmıştır .
Ala gözlerine kurban olduğum Hep senin derdinden yanar ağlarım Kime arzedeyim garip halimi Ellerin yanında görür ağlarım ..
Benden kaçar sevdiğim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gayrden kaçmaz Dahi pek küçüktür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aşıkın bilmez Yalvarsam Mevla'ya dileğim geçmez Yüzümü yerlere sürer ağlarım ..
Yine düşt'ayrılık vücut şehrine Yürek mi dayanır dilber cevrine Sürülünce insan mahşer yerine Hak'kın divanına durur ağlarım ..
Kerem der bu firkatla yanarsam Tükenir ömrümüz bir gün ölürsem Bu hasretle kıyamete kalırsam Kefenim boynuma sarar ağlarım ...
Aşık Kerem
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
YUSUF İLE ZÜLEYHA
Divan edebiyatında birçok şairin mesnevilerine de konu olan bu aşk öyküsü Kur'an-ı Kerim'de "öykülerin en güzeli "diye isim bulmuştur . Yusuf sûresinde 98 âyet (4-101)[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yusuf Peygamber'in ibretli hayat hikâyesinden söz eder.
Buna göre Yusuf Peygamber'in on bir erkek kardeşi vardır. Olağanüstü bir güzelliğe sahip olan Hz.Yusuf babası tarafından çok sevilmektedir. Onu kıskanan kardeşleri gezinti için kıra götürürler ve kuyuya atarlar. Babalarına ise kanlı elbiselerini gösterip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu kurdun yediğini söylerler. Yoldan geçen bir kervan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] su çekerken Yusuf'u bulur ve Mısır'da Hazine Bakanı olan Azîz'e köle olarak satarlar.
Sarayda ihtimamla yetişen Hz.Yusuf 'a Azîz'in karısı Züleyha aşık olur ve onu yasak ilişkiye çağırır.Hz.Yusuf ona şöyle cevap verir: "Allah'a sığınırım. Efendim bana iyi baktı. Doğrusu zulüm yapanlar kurtuluşa eremez." Yüce Allah[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o arada Hz.Yusuf'un da Züleyha'yı arzuladığını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak ihlâslı bir kul olması yüzünden Yusuf'un bu kötülük ve fuhuştan korunduğunu belirtir.
Eşinin haksız olduğunu tespit eden Azîz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] olayın hiç bir şey olmamış gibi kapanmasını istemişse de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dedikodunun önü alınamamıştır. Bunun üzerine Züleyha dedikodu yapan hanımları yemeğe davet etmiş ve Yûsuf'u onların yanına çağırarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şaşkınlık içinde meyve bıçakları ile ellerini kestiklerini görmüştür. Bununla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] âşık olmakta haklı olduğunu göstermeye çalışan Züleyha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yusuf'un kendisine ilgi göstermemesi üzerine onun hapse atılmasını istemiştir.
Güzel bir kadının cinsel isteklerine uymak yerine yıllarca hapiste kalmayı tercih eden Hz.Yusuf bu konuda şöyle dua etti: "Rabbim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bana göre zindan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunların beni çağırdığı şeyden iyidir. Eğer onların düzenini benden savmazsan onlara kayarım ve câhillerden olurum." Rabbi onun duasını kabul etti ve onların düzenlerini ondan savdı.
Mısır hükümdarı bir gece rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak gördü. Yorumcular bu rüyaya anlam veremediler. Bu arada zindanda bulunan Hz.Yusuf isabetli rüya yorumları ile ün yapmıştı. Kral onu yorum için saraya çağırdı. Ancak Yusuf[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Züleyha konusunda iftiraya uğradığını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu eski davanın görülerek sonuca bağlanmasını istedi. Böylece temize çıktıktan sonra rüyanın yorumunu yapabileceğini söyledi. Gerçekten sorguya çekilen Züleyha ve dedikoducu kadınlar doğruyu söylediler. Hz.Yusuf belge ve delillerle temize çıkınca rüyayı şöyle yorumladı:
Yedi yıl çok bolluk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ondan sonra da yedi yıl kıtlık yılları gelecek. Kral[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tedbir olarak ne yapmak gerektiğini sorunca Hz.Yûsuf[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ekonomik ve mali işlerin başına kendisi getirildiği takdirde bu kıtlık ve darlık yıllarına çare bulabileceğini söyledi.Bu göreve getirilen Hz.Yusuf [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ilk bolluk yıllarında halkı tasarrufa teşvik etti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tüm fazla hububatı depolara yerleştirdi. Bu arada[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] halk ellerindeki altın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gümüş gibi değerli eşyasını da Hz.Yusuf 'un emanet depolarına teslim etmişti. Bunların eline emanet bıraktıkları şeylerin miktar ve niteliklerini belirten makbuzlar veriliyordu. İşte bu makbuzlar J. Dobretberger gibi iktisatçıların belirttiği gibi M. Ö. 1600 yıllarında Ortadoğu' da elden ele kâğıt para gibi dolaşmaya başlar.
Rivayete göre Mısır Melik'i Hz. Yusuf'a taç giydirmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kılıç kuşatmış ve ekşi ile yakut işlemeli bir taht yaptırmıştır. Ancak Hz.Yusuf son ikisini kabul etmekle birlikte[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] taç giymeyi kendisinin ve atalarının giydiklerinden olmadığını söyleyerek reddetmiştir. Ülke kısa sürede Hz.Yusuf 'un adaletli yönetimi ile onun nüfuz ve iktidar alanına girmiştir. Bu arada Hazine Bakanı Aziz vefat etmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eşi Rail[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] diğer adı ile Züleyha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Melik tarafından Yusuf'la evlendirilmiştir. Bir mucize olarak gençleşen Züleyha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kocası iktidarsız olduğu için kız olarak Yusuf'la gerdeğe girmiştir. Bunun üzerine Yusuf Züleyha'ya "Bu şekilde meşru olarak evlenmemiz senin haram olarak istediğinden daha iyi değil mi?" diyerek helal ile haram arasındaki farka dikkat çekmiştir. Züleyha'nın Yusuf'tan Efrâim ve Menşa adlarında iki oğlunun dünyaya geldiği nakledilir...
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
BOŞKA İLE ADMİRA
Boşka ve Admira Yugoslavya parçalanmadan önce Saraybosna' da yaşayan iki genç. Admira Müslüman[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Boşka ise Sırp bir aileden. Ama ikisi de Saraybosnalı. Çocuklukları aynı mahallede geçer. Lise yıllarında bu iki genç birbirlerine aşık olup nişanlanırlar. 1992 yılının ilkbaharında Boşka ve Admira evlilik planları yaparken Bosna'da savaş başlar.
Bu tarihten itibaren bu iki insanın hayatlarına anlam kazandıran birçok şey savaşın acımasız ellerinde bir bir yok olup gider. Önce Sırp ordusunun Bosna'yı talan edip masum ve savunmasız insanları toplama kamplarında katletmelerini seyrederler. Sonra birlikte büyüdükleri insanların birbirlerine düşman oluşuna[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oynadıkları sokakların[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşadıkları evlerin yıkılışına şahit olurlar. Bütün bu karmaşanın içinde Boşka ve Admira'nın sarılıp tutundukları iki şey vardır: birbirlerine olan sevgileri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ve Saraybosna'ya tutkunlukları.
Birçok Saraybosnalı gibi Boşka ve Admira da hazırlıksız ve savunmasız yakalanırlar Sırp kuşatmasına. Yine de şehri terketmezler. Bu arada Boşka'nın birçok arkadaşı Saraybosna'yı çevreleyen Sırp çetelerine katılırlar ve Boşka'nın da katılması için baskıda bulunurlar. Boşka her seferinde reddeder.
Admira ile birlikte Saraybosna'da kalıp şehirdeki yaşlı ve düşkünlere yardım ederler. Onlar için yiyecek kuyruklarında beklerler. Kışın evlerine odun taşırlar. Kuşatma çemberi gün geçtikçe daha da daralır. Yaşam daha da zorlaşır. Bunun üzerine yaşadıkları yeri terkedip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şehrin merkezine yerleşirler. Bu arada Boşka'nin ailesi Sırbistan'a göçer.
Boşka ve Admira'nın Saraybosna'da verdikleri yaşam mücadelesi iki yıl sürer. Bu arada evlenirler de. 1994 ilkbaharında Sırbistan'a[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Boşka'nin ailesinin yanına gitmeye karar verirler. Saraybosna'nın giriş-çıkışlarını tutan Sırp askerlerinden ve şehri savunan direniş gruplarından izin alırlar.
Geçiş günü gelir. Boşka ve Admira[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] önce Admira'nın ailesini ziyaret edip onlarla vedalaşırlar. Sonra askerlerin onlara söylediği geçis noktasına doğru yürürler. İkisi elele kilit noktasındaki köprüyü geçerler. Köprüden sonra bir iki adım attıkları sırada birkaç el silah sesi duyulur. Boşka ve Admira yere düşerler.
O anda mı ölürler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yoksa daha sonra mı bilinmez. Fakat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ölümde bile rahat bırakmaz savaş Boşka ile Admira'yı. Kimse yanaşamaz yanlarına on gün boyunca. Ailelerin girişimleri sonuçsuz kalır. Ne şehri savunan direniş grupları ne de Sırp askerleri kimseyi yaklaştırmazlar yanlarına. Boşka ve Admira kurtlara[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] köpeklere yem olurlar. Olay büyür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] televizyona[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gazetelere yansır. On gün sonra Boşka ve Admira'dan geriye kalanlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aileler tarafından alınıp gömülür. Kurşunlari hangi tarafın ateşlediği bulunamaz. İki taraf da birbirlerini suçlarlar ..
İlknur SAYIBAS
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
Saatiniz kaç?
İzmir'de genç güzel bir kadın otobüs durağında gündüz saatinde bekliyormuş. Durakta kendinden başka üç adam daha varmış. Derken adamlardan iyi giyinimli olanı yanına gelmiş ve "Buranın yabancısıyım. Balçova'ya buradan otobüs var mı?" diye sormuş. Kız "Var" deyip otobüsün numarasını falan söylemiş. Adam teşekkür edip diğer adamların yanına gitmiş.
Biraz sonra yeniden kızın yanına gelmiş "Afedersiniz. Sanırım randevuma geç kalıyorum. Saatim de yok. Saat kaç acaba?" demiş. Kız saatine bakıp söylemiş. Adam "geç kalmışım" demeş ve bir taksiye binip gitmiş. Taksi uzaklaşır uzaklaşmaz diğer iki adam kızın yanına gelip "Eee! Hadi gidelim" diyerek kızın kollarına girmişler. Kız şaşırmış taabi "Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz?" diye bağırmaya başlamış.
Adamlar pişkin pişkin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Peşin ödedik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] nazlanma" filan diyorlarmış ki; kız çığlığ koyvermiş. Esnaf kızın imdadına yetişmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adamları kıskıvrak yakalamışlar. Polis gelmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iki adamı ve kızı karakola götürmüş.
Karakolda komiser gündüz vakti şehrin göbeğinden kız kaldırmaya kalkışan densizleri hemen sorguya almış doğal olarak. Ama adamlar taksiyle giden adamın 100 dolar karşılığında bu kızı pazarladığını hatta "Ne zaman gidebiliriz?" sorusuna da kızın saate bakıp yanıt verdiğini söylemişler. Yemin billah ediyorlarmış. O kadar şaşkınlarmış ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] komiser bu kez kızdan şüphelenmiş.
Kızın ifadesi ise iyice şüphe uyandırmış. "Adamın biri otobüs sordu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sonra da saat kaç dedi ve gitti" diyormuş kız. Ama bir türlü komiseri ikna edememiş. Çalıştığı şirketin genel müdürnü filan aratmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şirketten arkadaşları gelmiş araya girmişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kız karakoldan zorla çıkmış. Onlar karakoldan çıkarken iki kafadar hala "Peki bizim paramız ne olacak diye" dert yanıyorlarmış.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
İNTİHAR ETMEN LAZIM
Adamın biri ünlü bir falcıya gitmiş. Falcı adama[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Senin intihar etmen lazım. Yoksa gelecekte milyonlarca kişinin ölümüne sebep olacaksın" demiş. Adam bundan çok etkilenmiş ve intihar etmek için tren raylarına uzanmış. Diğer taraftaki raylarda bir çocuk oynuyormuş. Karşı yönden gelen tren ona çarpmak üzereymiş. Adam ani bir kararla intihar etmekten vazgeçip çocuğu kurtarmış. Çocuğa daha dikkatli olmasını öğütlerken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Senin adın ne bakayım?" diye sormuş. Biraz önceki korkunç olaydan etkilenmişe benzemeyen sert bakışlı çocuk[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Adolf Hitler" demiş. Bu efsaneyi Can Göçer gönderdi.
Hitler 1930 yılında korkunç mide ağrıları çekmeye başlamış. Doktorları özel bir diyet vererek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] et yemesini yasaklamışlar. Bundan sonra Hitler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bildiğimiz sert ve acımasız Fuhrer olmuş. Hitler'in aslında bütün derdi mide ağrısıymış. Tıpkı sürekli mide ağrısı çeken ve bu yüzden eli sürekli midesinin üzerinde olan Napolyon gibi. Kimbilir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki de midesi o kadar ağrımasaymış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 2. Dünya Savaşı hiç olmazmış. Bu efsaneyi Seyfi Dalmaz gönderdi.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:41 am
ARZU İLE KANBER
Birbirlerini kardeş sanarak büyüyen iki gencin asklarini anlatan ve 17. yüzyilda ortaya çiktigi sanilan Türk halk öyküsü. Konusu söyledir: Bir kervan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yolda eskiya baskinina ugrar. Baskindan yalniz küçük bir erkek çocugu sag olarak kurtulur. Bir aile tarafindan evlatlik olarak alinan çocuga Kanber adi verilir. Bir süre sonra bu ailenin bir kiz çocugu olur[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adini Arzu koyarlar. Iki çocuk birbirlerini kardeş sanarak büyürler. Bir süre sonra aralarında ilgi veyakınlık başlar. Kardeş olmadiklarını ögrenince de evlenmek isterler. Arzu"nun annesi bu evlilige karsi çıkar ve kızını zengin bir tüccarla evlendirir. Ama adam kisa bir süre sonra ölür.Arzu ile kanber evlenmek için yeniden uığrasırlarsa da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] anne engel olur. Asıklar bir rastlantı sonucu birbirlerini bulurlar. Kavusmanin heyecaniyla ikisi de bayilir. Sürekli olarak kızını izleyen kötü yürekli anne onlari gene ayırmak ister[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ama gençlerin çevresi su ile kaplandigindan yanlarina ulasamaz. Az sonra iki sevgilinin gögüslerinden birer güvercin çikarak uçar ve böylece ikisi de orada can verirler
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:42 am
Japon Mucizesini Mimar Sinan Yarattı
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.
Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:42 am
Aziz Valentine'ın öyküsü III. Yüzyıl'dan gelir. O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Zalim" adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.
EVLİLİĞİ YASAKLADI Öylesine ileri gitmişti ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı. Gençler şaşkındı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimse sevdiği ile beraber olamıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı. Bu sıralarda İmparator tüm Romalılar'ın 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlar'la ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti.
Bu emre uymayanların arasında Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus'da vardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparator'un hatalı olduğunu anlatıyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus'un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.
GÜZEL JULİA VALENTİNUS'A GİDER Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kızkardeşi Julia'nın gözleri doğuştan görmemektedir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gardiyan Valentinus'un anlattığı İsa ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kardeşini gizlice Valentinus'un yanına getirir. Julia çok güzel ve zeki bir kızdır. Günlerce beraber olurlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Valentinus ona Roma tarihini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] doğanın yapısını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aritmetiği ve Tanrı'ya yönelmeyi öğretir. Julia[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünyayı Valentinus'un anlattıklarıyla görür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onun bilgeliği ile aydınlanır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güçlenir ve teselli bulur.
Bir gün sorar; - "Valentinus[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?" Aziz gülümser; - "Evet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] herbirini." Julia; - "Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyormusun? Görebilmek için dua ediyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum."[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Valentinus; - "Tanrı bizim için en iyi olanı yapar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yeter ki buna inanalım." Julia[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yere diz çöker ve; - "Böylesine inanmak istiyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yardım et." Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır; - "Valentinus[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] görüyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] görüyorum."
14 ŞUBAT'TA ÖLDÜRÜLÜR Valentinus duaya devam etmesini söyler. Ertesi gün Valentinus'un ölüm emri gelir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Aziz Julia'ya son bir not yazar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrı'ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını "Senin Valentine'ından" diye imzalar. Mektup[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ertesi gün Julia'ya ulaşır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o günün tarihi 14 Şubat 270'dir. Valentinus[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sonradan Papa I. Julius tarafından "Porta Valentini" adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma'da Praxedes Kilisesi vardır.)
Julia[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.
GENÇLERİN İLK CİNSEL DENEYİMİ İşin aslına bakılırsa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 15 Şubat tarihi Roma tanrıçalarından Februata Juno adına yapılan kutsama töreninin günüdür; birbirleriyle ilk kez cinsel ilişkiye girecek gençlerin adlarının yazıldığı parşömenler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o gün tanrıçaya sunulurdu. Papalık daha sonra yasaklanan bu geleneğin yerine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri sergilemeye başladı.
Biz yine Roma'ya dönelim. 15 Şubat'ta kutlanan gençlerin aşk festivalinin özgün adı Lupercalia'dır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geleneksel olarak hediyeler verilirdi. Kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilen Şubat ayı döneminde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gençler de onları örnek alarak eşleşirlerdi. Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı. Aziz Valentine Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kuramı ile kişiselleştirildi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onun Lupercalia Festivali'nin arifesinde öldürülmüş olması iyi bir raslantıydı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] böylece Roma'nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu. Amaca ulaşılmıştı.
Günümüzdeki yorumuyla "St Valentine" yani Sevgililer Günü[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Roma'daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus'un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır. Aslında kökende yine birleşme[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütünleşme ve çoğalma güdüsü yani bereketlilik vardır. Aynı zamanda da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Tanrısal aşkla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dünyasal aşkın birleştiği yer[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Julia'nın öyküsünde olduğu gibi birleştirilir. Ama ilginçtir ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]aşkı yasaklayan bir despotun binlerce yıllık anısı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kozmik Şakacı'nın oyunuyla artık aşk yüzünden akla gelmektedir
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:42 am
Omega Saat Efsanesi
Bi otomobil tamircisi ılık ilkbahar gecelerinden birinde evine giderken yolun kenarında bi araba ve arabanın başında da patlayan lastiği değiştirmeye çalışan iki güzel kız görmüş. Yardım amacıyla kenara yanaşmış. Ama istepne de patlakmış maalesef. Adam[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Bu saatte bunu tamir etmek imkansız. İyisi mi ben sizi evinize bırakayım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yarın bir çaresine bakarız" demiş. Evin önüne geldiklerinde kızlar adamı bi fincan kahve içmek için evlerine davet etmiş. Ev[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bi apartmanın 7. katında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hoş bi daireymiş. İstepneyle uğraşırken elleri kirlendiğinden eve girer girmez adam banyoya gidip ellerini yıkamış. Bu arada OMEGA marka saatini de kolundan çıkarıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] aynanın önüne koymuş. Kızlardan birinin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Kahve hazır" diye seslendiğini duyunca hemen ellerini kurulayıp banyodan çıkmış. O aceleyle de OMEGA marka saatini çıkardığı yerde unutmuş. Kızların sohbeti çok keyifliymiş. Grup vaktin nasıl geçtiğini anlamamış. Sonunda adam geceyi kızların evinde geçirmiş. Sabah da 7’de kalkıp işe gitmiş. Tamirhanesine vardığında saatini kızlarda bıraktığını farketmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "İyi bari[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kızları tekrar görmek için bahane olur" diye düşünmüş. Akşam iş bitimi saatini almak için kızların evine gelmiş ama kapıcı bahsettiği kızların artık o dairede yaşamadıklarını söylemiş. Bu iki talihsiz kız 3 hafta önce trafik kazası geçirip ölmüşlermiş meğer. Şu an da[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adamın onları ilk gördüğü yere çok yakın olan bi mezarlıkta yatıyolarmış. Tamirci duyduklarına inanamamış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Nasıl olur? Ben dün akşam evlerinde onlarla beraberdim" demiş. Kapıcı bunun imkansız olduğunu söyleyerek adamı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kapısı avukat tarafından mühürlenmiş dairenin önüne götürmüş. Adam çok meraklanmış tabii. Ertesi gün avukata gidip durumu anlatmış ve beraberce kızların dairesine gelmişler. Mühürü açıp içeri girmişler. Adam doğruca banyoya gitmiş. OMEGA marka saat aynanın önünde bıraktığı gibi duruyormuş..
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:42 am
Şehitler Ölmez
Olay 1974 yılında yapılan Kıbrıs Harekatı'nda yaşanmış. Savaş sırasında bir gün[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bizim askerlerden birinin yanına bir başka Mehmetçik gelmiş. Biraz hoşbeşten sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ailesine ulaştırması için ona bir mektup vermiş. Bizimki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Kardeşim savaştayız. Kimin ne olacağı belli değil ki. Belki sen gidersin de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ben kalırım" dese de diğer asker[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sürekli[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Hayır sen gideceksin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ben kalacağım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]" diyormuş. Sonunda başa çıkamayınca razı olmuş. Mektubu götüreceğine söz vermiş. Bir daha o askeri görmemiş. Bi süre sonra da olayı unutmuş.
Savaştan yıllar sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] askerlikle ilgili eşyalarını karıştırırken bir anda eline o mektup geçmiş. Verdiği sözü tutmamış olmanın rahatsızlığıyla hemen mektubun üzerindeki adrese doğru yola çıkmış. Giderken de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Döndüyse kendisini görürüm[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şehit olduysa ailesine başsağlığı dileyip mektubu veririm" diye aklından geçiriyormuş.
Sonunda evi bulup kapıyı çalmış. Kapıyı açan yaşlı teyzeye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kıbrıs'ta birlikte savaştıkları oğullarından bir mektup getirdiğini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Kadın şaşkınlık içinde adamı içeri buyur edip kocasının yanına götürmüş. Yaşlı adam olayı dinledikten sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "İyi de evladım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz yok ki" demiş. Ardından da diğer odaya gitmiş ve elinde bi fotoğrafla geri dönmüş. Resmi bizimkine göstererek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Sana mektubu veren bu muydu?" diye sormuş. Bizim Kıbrıs gazisinin gözleri parlamış: "Evet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] işte bu askerdi. Ama Kıbrıs'ta savaşan oğlunuz yok demiştiniz." Anne çoktan gözyaşlarına boğulmuşmuş bile. Baba ise başını sallayıp üzüntülü bi sesle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "Evet bu bizim oğlumuz. Ancak Kıbrıs'ta değil[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yıllar önce Kore'de şehit oldu" demiş..
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:43 am
Athena (Minerve)
Bir adı da Palas olan Athena[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Baş Tanrı Zeus'un çok sevdiği bir kız idi. Zeka tanrıçası Athena'nın doğumu oldukça gariptir. Annesi akıllı Metis (Hikmet) ti. Efsaneye göre Baş Tanrı Zeus Metis'i yutmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yani kendi içine atmış ve onu kendisinin bir parçası yapmıştı. Akıllı ve Zeki Zeus Metis'i uzun süre kafasının içinde taşıdı. Ondan kurtulma zamanı gelip çatınca Demir ve ateş tanrısı Hephaistos'u çağırdı
"Hephaistos" dedi "Başım çatlayacakmış gibi ağrıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] artık dayanamıyorum. Alnıma hızla keskin baltanı vur. Korkma sen emrimi yerine getir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ben başıma ne geleceğinin biliyorum.
Hephaistos Baş Tanrıya karşı gelmeye cesaret edemedi ve baltasını Zeus'un alnına indirdi. O anda yarılan yerden zafer çığlıkları atan güzel bir kız çıktı ve dans etmeye başladı. Tepeden tırnağa kadar silahlı idi. Başında altın bir miğfer kıvılcımlar saçıyordu. Parlak bir zırh bütün vücudunu kaplamıştı. Elinde ise yepyeni bir mızrağı sallıyordu. Bu hali gören bütün ölmezler hayret ettiler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şaşırdılar. Güneş bile onu görüce ne yapacağını unuttu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] atlarının dizginlerini çekti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] arabasını göğün boşluğunda bekletti. Büyük Olympos dağı bu yeni Tanrıça'nın doğuşu ile sarsıldı. Toprak'tan müthiş bir gürültü çıktı. Denizler kabarmaya dalgalar coşmaya başladı.
Zeka ve aydınlık tanrıçası olan Athena aynı zamanda savaş tanrıçası da sayılırdı. Savaş gürültülerini ve silah seslerini uyandırmasını ve canlandırmasını da isterdi. O Yunanlılar için yenilmez bir kavgacıydı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] cesareti başka hiç bir tanrı ile kıyaslanamazdı. Onun cesareti kurnazca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yiğitliği sessizce idi. O gösteriş ve yaygarayı sevmezdi.
Athena kabalık ve her türlü zulümden iğrenirdi. Temiz kalpliydi. Adaletten hoşlanırdı. İyi ve akıllı insanların yardımına koşmak adetiydi. Bir gün çok beğendiği[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevdiği cesur Tydeus çok uzun süren bir savaşta ağır yaralanmış ve yere düşmüştü. Athena Babası Zeus'a ona yardımcı olması[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] acıması için yalvardı. Babasından bu cesur savaşçıya ilaç götürmek onu ölümsüzler arasına katmak için izin istedi. Zeus bu istediğini kabul edince derhal yeryüzüne[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaş meydanına indi. Fakat Tydeus'in yakaladığı düşmanından korkunç bir biçimde intikam almakta olduğunu gördü. O[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendisine getirilen düşmanın kemiklerini kırıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kafasını eziyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sonra bir barbar gibi kafatasının içinden çıkan beynini yiyordu. Athena bunu görünce ondan iğrendi. Yardımına koştuğu savaşçıya sırtını dönerek onu kendi kaderiyle baş başa bıraktı. Barbarca davranışıyla yardımı hak etmediğini göstermişti.
Zeka tanrıçası Athena bazen yeryüzüne iner[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] savaşlara katılırdı. Yunanlılar Medya'lılara karşı savaştığında küçük ordularını Athena idare etmişti. Bu yüzden bir avuç insan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] barbarların çok kalabalık ordusuna karşı büyük bir zafer kazanmıştı. Athena aynı zamanda şehirlerin bekçisi ve koruyucusuydu. Sevdiği şehirlerin kalelerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] surlarında canla başla savaşırdı. Yalnız savaşları sevmezdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] barışları da severdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] barışın nimetlerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] medeni hayatın güzelliklerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zafer kazanan kralların kalplerine sokardı. Bu yüzden medeniyetle ilgili her şeyin koruyucusu sayılırdı.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:43 am
Padişahla karısının bir türlü çocuğu olmuyormuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne yapmışlarsa bir türlü bir çocuk sahibi olamamışlar. Bir gün yaşlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uzun sakalları olan beyaz bir adam saraya konuk gelmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] padişah adamı çok sevip akşam yemeğine alıkoymuş. Yemekten sonra sakallı ihtiyar
"Her meyveden var[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne istersiniz?" demiş.
"Yok[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]" demiş ihtiyar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "onu söylemiyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] galiba sizin çocuğunuz yok[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu söylemek istiyorum."
Padişahla karısının gözleri dolmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Çok istedik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ama olmadı" demişler.
"Peki" demiş ihtiyar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "ben size bir yol göstereceğim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dediklerimi yaparsanız çocuğunuz olur. Ülkenin en ucundaki dağın tepesinde bir pınar var. Baharın yaza bağlandığı gece[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tam sabah olurken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mehtap batmadan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güneş de çıkarken çırılçıplak o pınara girip yıkandıktan sonra[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] 'hayırlısı neyse olsun' deyip birbirinize kavuşacaksınız."
Yaşlı adam bunları söyledikten sonra odasına çekilmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ertesi sabah da kimseye görünmeden saraydan ayrılıp gitmiş. Padişahla karısı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyük bir kalabalıkla yola çıkmışlar. Dağın başındaki pınara girip yıkanmışlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sonra da çadırlarına çekilip yataklarına girmişler. Padişahın karısı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Allahım bize bir evlat ver de nasıl verirsen ver" demiş.
O gece padişahın karısı hamile kalmış. Aradan dokuz ay geçmiş. Doğum vakti gelmiş. Saraya ülkenin en ünlü ebelerini çağırmışlar. Ama sultan bir türlü doğuramıyormuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne yaparlarsa yapsınlar sultan bir türlü doğuramıyormuş. Kentte babasıyla ve üveyannesiyle yaşayan çok güzel ve çok fakir bir genç kız varmış. Padişah[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öfkesinden karısını doğurtamayan bütün ebelerin başını vurdurtmuş. Bunu duyan kötü kalpli üveyanne[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] saraya gidip
"Benim bir üvey kızım var. Sultanı doğurtsa doğurtsa o doğurtur" demiş.
Bunun üzerine saraydan adam gönderip kızı çağırtmışlar. Kız başına ne geleceğini anlamış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] doğru annesinin mezarına gitmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] annesinden akıl sormuş:
"Anneciğim ben ne yapacağım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hiç bir ebenin doğurtamadığı sultanı doğurtmak için beni çağırdılar. Benim de kellemi kesecekler."
Tam o sırada ak sakallı bir ihtiyar peydah olmuş mezarın yanında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Ağlama kızım" demiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] "ben sana ne yapacağını anlatacağım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] dediklerimi yaparsan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kelleni kurtarırsın." Sonra kıza ne yapacağını anlatmaya başlamış. "Sultan benim dediklerimi tutmadı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hayırlısını isteyeceğine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne olursa olsun dedi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu yüzden de evlat yerine karnında bir yılan taşıyor şimdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sen saraya gidince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hemen bir kazan süt isteyeceksin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sütü sultanın bacakları arasına yerleştireceksin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sütün kokusunu alan yılan da dışarı çıkacak."
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:43 am
Yedi Uyuyanlar!
Vedius Gymnasiumu yanından doğuya doğru dönen asfalt yol[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Yedi Uyuyanlar Mağarası’na ulaşır. İmparatorluk içindeki Hıristiyanların[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Roma Devleti ile anlaşmazlığa düştükleri en önemli konu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İmparator Kültü’dür. Bu kült gereği Hıristiyanlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İmparator Tapınağı’na kurban sunma görevini yerine getirmeyince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] devlet tarafından imparator düşmanı sayıldılar. Bunlar devlet düşmanları gibi işlem gördüler.
İmparator Decius zamanında yaşayan yedi Hıristiyan genç[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İmparator Tapınağı’nda yapılması gereken kurban sunma işlemini yerine getirmek istemedikleri için[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kentten kaçıp buradaki bir mağaraya saklanIRlar. Yedi genç bir süre sonra uykuya dalarlar. Uyandıktan sonra yiyecek almak için kente gittiklerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yalnız bir gece değil 200 yıl uyudukları ve Roma İmparatorluğu’nun her yanında Hıristiyanlığın yaygınlaştığını öğrenirler. Durumu haber alan imparator Theodosius II[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bunu ‘Resurrection’ yani ölümden sonra insan ruhunun yeniden dünyaya geleceği inanışının bir göstergesi olarak kabul eder. O dönemde bu konunun tartışması kiliselerde yapılmıştır.
Yedi genç öldükten sonra büyük bir cenaze töreni yapılır ve gömüldükleri mağaranın üzerine bir kilise inşa edilir.
1927-28 yıllarında burada yapılan kazılarda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir kilise ile yüzlerce mezar bulunmuştur. Mezarlarda ve kilisenin duvarlarında kutsal kabul edilen Yedi Uyuyanlar’a hitaben yazılmış yazıtlar vardır.
Yedi Uyuyanlar’a mümkün olduğu kadar yakın gömülme arzusu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yüzyıllar boyunca sürmüştür. Azize Maria Magdalene de burada gömülüdür
M.S. 250 Yılında Roma tahtında İmparator Decius oturuyordu Hükümdar aynı zamanda koyu bir Hıristiyanlık düşmanıydı. Oysa [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu din o yıllarda büyük bir hızla yayılıyordu.
Bu yayılışı durdurmak Decius'un en büyük amacıydı. Hıristiyanları inançlarından vazgeçirecek ve onları tekrar puta taptıracaktı.
Yakalanan Hristiyanları ateşte diri diri yaktırdı [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kazıklara oturttu [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] türlü işkencelerle öldürttü. İmparatorun şerrinden bazı hristiyanlar çok uzaklara kaçtılar.Bunların içinde 7 arkadaş bir de köpekleri vardı.
Bu 7 arkadaş Efesliydiler. Romalı askerlerin ellerinden kurtularak Efes'te Panayır Dağı'nda bir mağara buldular ve oraya saklandılar.
Amaçları bir zaman burada saklanıp kendilerini unutturmaktı. Korku ve üzüntüden yorgun düşmüşlerdi. Sürekli dua ettiler . Tanrı'nın kendilerini kurtarmasını dilediler. Bu arada Efes İmparatoru saklandıklarını haber aldı. Derhal adamlarını göndererek mağaranın ağzını koca koca taşlarla ördürdü ve onları içeride açlık ve susuzuktan ölüme bıraktı.
Sonraları bu olay unutulur.
Aradan geçen uzun zaman sonra magranın önündeki taşlari yıkarlar. Buraya koyunlar için ağıl yaparlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çalışan işçiler ise uyuyan gençleri farketmezler .
7 arkadaş uyandıklarında adı Yemliha olan genç yiyecek almak üzere Efes'e doğru korka korka yola koyuluyor. Yemliha kente girince hemen bir fırıncıya gidiyor ve ekmek istiyor. Karşılık olarak da cebindeki paralardan veriyor.
Fırıncı paraları görünce şaşırıyor. Yemliha'ya bunları nereden bulduğunu soruyor. Yemliha ise daha çok şaşırıyor. Bunun üzerine fırıncı bunların 200 yıl evvel kullanılan İmparator Decius dönemine ait paralar olduklarını söylüyor. Şimdi Roma tahtında İmparator Theodosius'un bulunduğunu anlatıyor.
Hemen mağaraya dönüyor ve durumu arkadaşlarına anlatıyor.
Bunun üzerine tekrar yatıp uyumaya karar veriyorlar. Bir daha da uyanmıyorlar.
İmparator Theodosius durumu öğrenince adamlarıyla birlikte hemen mağaraya koşuyor ve onları uyurken görüyor. Anlatılanlara göre yüzleri pırıl pırıl parlıyormuş.
*Gerek İslam gerekse Hıristiyan kaynaklarındaki 7 uyurlar öyküsü pek fazla farklı değil. Anadolu'da Yedi Uyurlar Mağarası olarak bilinen onlarca mağara ve öyküleri var.
Bunlardan biri de Tarsus'daki mağara.
Tarsus da anlatılan Yedi Uyuyanlar Öyküsünün başlangıcı aynı 7 genç ve köpekleri Şehrin dışında Benelüs adındaki bir dağda mağaraya saklanıyorlar. İçlerinden biri hergün dilenci kılığında şehre gidiyor ve erzak alıp geliyor. Kral onları arıyor bulamayınca babalarını çağırtıyor .Babalar oğullarının mallarını dağıtıp dağa kaçtıklarını söylüyorlar. O gün kente inen Yemliha[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] durumu öğrenince korkuyla mağaraya koşup arkadaşlarına olanları anlatıyor.
Sabaha kadar dua ediyorlar ve üzerlerine bir uyku hali geliyor.
Yiyecekleri başuçlarında olduğu halde uyuyakalıyorlar.
Kral adamlarına mağaranın ağzını kapattırıyorBu arada yine kralın adamlarından olan iki inançlı kişi gençlerin isimlerinin ve öykülerinin yazılı olduğu iki kurşun levhayı gizlice duvarın içine koyuyor.
Bu levhalarda onların gözleri açık ve uyanıkmış gibi yattıkları ama uykuda oldukları anlatılıyor.
*Kuran'da Kehf suresindeki 18. ayette şöyle yazıyor: "Onları uyanık sanırdın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] uyuyorlardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onları sağa ve sola çevirirdik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] köpekleri eşikte ayaklarını uzatmıştı. Eğer onları görmüş olsaydın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] geri dönüp kaçardın. İçin korkuyla dolardı."
*Eshab-ı Kehf ya da Yedi Uyurlar Öyküsünün devamı aynı. Yani 309 yıl sonra uyanıyorlar ve bir gün geçmiş sanıyorlar. Sonra yine yatıp uyumaya devam ediyorlar.
*Bir başka kaynak Muhammed İbn-i İshak öyküyü anlatırken kentin adını "Efsus" dağın adını da "Encelüs" olarak belirtiyor.
Bir diğer İslam bilgini olan Veheb İbn-i Münebeh [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] daha ilginç bir yaklaşımda bulunarak şöyle diyor :
"Efsus halkından Ollias adlı birinin içine mağaranın kapısını açmak düşüncesi doğdu.Kapıyı açtırttı. İşte o anda Yedi Uyurlar kalkıp oturdular.Yüzyıllara rağmen hiçbiryerleri değişmemişti "
Aynı kaynak sonra tekrar yatıp uyuduklarını ve öldüklerini de belirtiyor .
*Katolikler 7 Temmuz'u anı günü olarak kutluyorlar
Ortodokslara göre ise Yedi Uyurlar 4 Ağustos'ta mağaraya girip [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yüzyıllar sonra 22 Ekim'de uyanmışlardır.
*Tarsus'daki Eshab-ı Kehf mağarasına girildikten sonra sonunu bulabilmenin olanaksız olduğu söyleniyor. Çünkü gittikçe daralan kayalar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sonunda daracık geçitlere dönüşüyor.Bölge halkinin anlattıkları ise daha ilginç: Çünkü Tarsus'ta bulunan bazı mağara ve inlerden girilirse Kehf mağarasından çıkılacağına inanılıyor. Hatta bu denenmiş ama giren kişiler bir daha ortada görülmemişler yeraltında kayboldukları sanılıyor.
*Bazı doğu kaynakları mağara ehlinin adlarını şöyle sıralamışlardır : Yemliha [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mislina [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mekselina [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Mernuş [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Debarnus [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Şaznuş [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kefeştatyuş ve köpekleri Kıtmir.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:43 am
BİR AŞKIN BİTİŞ HİKYESİ
Bu kadarmiydi diyor genc kiz
Bu kadarmiydi sevgin?
Delikanli alayli bir tavirla..
Ya ne sandin seni sevdigimimi? Genc kiz yikilmisti telefon basinda
Birsey söyleyemedi agliyordu sessizce..
Bir ara delikanli kizin agladigini duydu..
Ne o yine konusmuyorsun agliyorsun demek....
Üzulme canim o da gecer..
Yoksa ben biraktim diyemi agliyorsun..
Olsun senin biraktigini söyleriz
Kiz hickiriklar icinde cikan boguk sesiyle...
Bardagi tasiran bu son söze dayanamadi...
Anlamadin ki sersem
Sen veya baskasi ne farkeder..
Ayriligimiza agliyorum
Sana ve senin acinacak haline agliyorum
Genc kiz oysa bunlari söylerkende seiyordu..
Daha öncede sevmisti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevecekti
Ama yapilacak birsey yoktu
Bu sözler karsisindadirenen gururu vardi
Bir tarafta gurur bir tarafta sevgi..
Ve sonunda sevgi agir basti
Telefonu kapatirken delikanli..
Soguk bir tavirla "ELVEDA"dedi..
Kiz ise gururunu ayaklar altina alarak..
Hickirik sesiyle "SENI SEVIYORUM"dedi
Telefonu kapatirken delikanli düsündü..
Niye yapmisti oysa oda seviyordu
Ve sevdigini itiraf etmek icin tekrar aradi..
AMa gec kalmisti..
Telefon cevap vermeyince hemen kizin evine kostu..
Kalabalikti evin önü sasirdi ve..
Ardindan aci bir siren sesiyle irkildi..
Iceriden agzinin kenarinda kan bulunan soguk bir ceset cikti..
Rivayet olunur ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kuşların hükümdarı olan Simurg Anka[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Bilgi Ağacı nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg u bekler dururlarmış. Ne var ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg un yuvası[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış): Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi 'şaşkınlık' ve sonuncusu Yedekşi Vadi 'yokoluş'ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; 'SİMURG ANKA - Otuz Kuş' demekmiş. Onların hepsi Simurg muş. Her biri de Simurg muş. Simurg Anka yı beklemekten vazgeçerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:43 am
Martılar Neden Denizin üzerinde Uçarlar..
Bundan yüzyıllar önce deniz aşırı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok güzel bir ülke varmış. Tabi her masalda olduğu gibi bu masalda da o ülkenin bir kralı ve tabii ki bir de prensesi varmış. Prenses dünyalar güzeli bir kızmış. Kralın emri ile her gün prenses dolaşmak için saray muhafızları ile birlikte sarayın dışına çıktığında ona bakmak yasakmış. Halk onun dolaşmaya çıktığı ilan edildiğinde eğilir ve gözlerini kapatır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ya da evlerine kaçışırmış. Onu görmenin bedeli ölümle cezalandırılırmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında... Fakir bir köylü delikanlı iradesini yenememiş ve yavaşça başını kaldırıp prensese bakmış ve başını kaldıran fakir delikanlı ile prenses o anda göz göze gelmişler... Tabii ki... Tahmin edeceğiniz gibi fakir delikanlı pensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesin de o derin bakışlarının boş olmadığını düşün en fakir delikanlı günlerce uyuyamamış ve ölümü bile göze almak pahasına[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] prensesi bir kere daha görmek için uğraşmış durmuş. Bu arada fakir delikanlıya da tutulan güzel prenses onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmış. Sonunda dayanamayan fakir delikanlı her şeyi göze alarak gizlice sarayın bahçe duvarına tırmanmış ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmişler. Fakir delikanlı hemen duvardan atlamış ve prensesle konuşacağı anda saray muhafızlarına yakalanmış. Kralın karşısına götürülen delikanlı nasıl olsa ölümle cezalandırılacağını bildiğinden krala prensese duyduğu aşkını anlatmış. Kral ölüm emrini vereceği anda prensesin yalvarışlarına dayanamayarak fakir delikanlıya başka bir ceza vermeyi kabullenmiş.
İŞTE HİKAYEMİZ DE ZATEN BURADA BAŞLIYOR.
Hemen bir gemi hazırlattıran kral gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptırmış ve fakir delikanlıyı da o adada yanlız yaşamaya mahkum etmiş...Aradan bir kaç ay geçmesine rağmen prensesi unutamayan fakir delikanlı prensese olan aşkını kağıtlara dökmüş ve martılara anlatmaya başlamış... Artık bütün martılar fakir delikanlının prensese olan aşkından haberdarmış. Sonunda martılar bile fakir delikanlıyı anlamış ve yazdığı mektupları prensese götürmeye başlamışlar... Ve zamanla prensesin de yazmış olduğu mektupları fakir delikanlıya götüren martılar aracılığı ile aşkları iyice büyümüş; ta ki... Bir sabah sarayın bahçesinde kahvaltı yaparken prensesin odasının penceresine ağzında bir mektupla konan martıyı kralın görmesine dek. Tabii korkulduğu gibi olmamış... Ağlayarak kızına sarılan kral[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hayvanların bile bu aşkı anlarken kendisinin anlayamadığı için kendisinden utandığını söyleyerek prensese hemen bir gemi göndertip fakir delikanlıyı getirtip kendisi ile evlendireceğini söylemiş. Buna çok mutlu olan prenses hemen fakir delikanlıya bir mektup yazmış ve olanları anlatmış. Tabii bu arada mektubu götürmek için bekleyen martıya da her şeyi anlatarak bütün martıları düğünlerine çağırmış. Buna çok sevinen martı mektubu bir an önce ıssız adaya götürmek için yola çıkmış. Tam yolu yarılamışken yanından geçen bir kaç martı arkadaşına haber verip hepsinin düğüne davetli olduğunu söylemek için gagasını açtığında mektubun düştüğünü farketmiş. Ve mektubu tüm martılar hep birlikte aramaya başlamışlar... Fakat bir türlü bulamamışlar. Bu arada prensesten mektup alamayan fakir delikanlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yazmış olduğu mektupları göndermek için bir tek martı bile bulamamış... Biraz ilerisinde uçuyorlar fakat yanına gitmiyorlar ve mektubu arıyorlarmış... Prensesin kendisini unuttuğunu yahut istemediğini sanan fakir delikanlı martıların onun için gelmediğini düşünerek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fenerden kendisini kayaların üzerine atarak intihar etmiş. Ve malesef kralın gemisi adaya vardığında fakir delikanlının soğuk bedeni ile karşılaşmışlar...
İşte o gün bugündür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her şeyi düzeltmek için denizler üzerinde uçan martılar o mektubu ararlar. O mektubu bularak o inanılmaz sevgiyi ve her şeyi geri getiriceklerini sanırlar ve bu yüzden de hep denizler üzerinde uçarlar.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:45 am
Genç bi kız ailesinin evde olmadığı bi akşam arkadaşlarını davet etmiş. Kız kıza yemişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] içmişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] derken içlerinden biri “Hadi cin çağıralım” demiş. Ev sahibi kız da hiç inanmazmış böyle şeylere ama arkadaşlarına ayıp olmasın diye kabul etmiş. Harfler kesilmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fincan ortaya konmuş ve elele bir masanın etrafında daire olunup cin çağırma olayına girilmiş. Cin gelmiş gelmesine ama bizim kız hala fincanı arkadaşlarının ittiğini düşünüyomuş. Bi ara fincan hızlı hızlı harflere giderek şöyle demiş: “İçinizde bana inanmayan biri var. Yarın saat 4’te o kişiyle tavla oynamaya geleceğim!” Kızlar feci tırsmıslar ama ev sahibi kız hala dalgasındaymış işin. Saat çok geç olmadığı halde seans hemen bitirilmiş ve kızlar evlerine dağılmış.
Bizimki zaten o tür şeylere hiç inanmadığından cin olayını ertesi sabah unutmuşmuş bile. Öğlene doğru telefon çalmış. Arayan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kızın çok sevdiği[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok iyi anlaştığı teyzesiymiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Bugün içimde bi sıkıntı var[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] evdeysen bi ara sana uğruycam. Dertleşelim biraz” demiş. Kız da sevinmiş teyzesini görecek diye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Hemen gel[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ben de seni çok özledim” demiş.
Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüş. Hoşbeş etmişler ama teyze hala dalgınmış. Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]“Teyzecim sen konuştukça daha kötü oldun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] istersen b[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]a bişey yapalım” demiş. Teyzesi de “O zaman tavla oynayalım. Ne zamandır seninle oynamadık. Kafam dağılır biraz” demiş. Kız tavlayı almaya giderken bi gece önceki olay aklına gelmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Meğer benim teyzem cinmiş” deyip gülümsemiş.
Kızla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmış. O içerdeyken telefon çalmış. Arayan kızın babasıymış. Adamcağız çok üzgün bi sesle konuşuyomuş: “Kızım teyzen öğlen bi trafik kazası geçirdi. Durumu çok iyi değildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başımız sağolsun…”
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:46 am
İyi ve Kötü
Leonardo da Vekşi 'Son Akşam Yemeği' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı... İyi'yi İsa'nın bedeninde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Kötü'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı...
Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı... Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti..Onu poz vermesi için atölyesine davet etti[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sayısız taslak ve eskiz çizdi.. Aradan 3 yıl geçti.
'Son Akşam Yemeği' neredeyse tamamlanmıştı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak Leonardo da Vekşi henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı.. Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı.. Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu..Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı..Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi... Çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı.. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler.Zavallı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başına gelenleri anlamamıştı..Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] günahı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bencilliği resme geçiriyordu.. Leonardo işini bitirdiğinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o zamana kadar sarhoşluğun Etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi: 'Ben bu resmi daha önce gördüm'...
'Ne zaman diye sordu'Leonardo da Vekşi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o da şaşırmıştı.
'Üç yıl önce adam ..Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı sözleri söylüyordum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] pek çok hayalim vardı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti'..
İyi ve Kötü'nün yüzü aynıdır..Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır...
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:46 am
Şahmaran
Efsaneye göre Şahmaran yüzlerce yıl önce Tarsus'ta yaşayan yılan vücutlu kadın başlı bir kahraman. Bahçesinde insanoğlunu cezbedecek her türlü yiyecek ve ziynet eşyası bulunan Şahmaran kimsenin bilmediği bir yerde insanoğlundan uzakta yerin altında yaşamış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ta ki insanoğlu Camsab tarafından bulunana kadar.
Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab bir gün ormanda bir kuyu dolusu bal bulmuş. Balı çıkarmak üzere kuyuya inen Camsab'ı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bütün balı yukarı çeken arkadaşları aç gözlülükleri yüzünden kuyuda bırakmış. Yalnız başına feryat eden Camsab tam da ümidini kesmişken topraktan iğne deliği büyüklüğünde ışık sızdığını farketmiş. Cebindeki bıçak ile ışığın geldiği deliği büyüten Camsab[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girmiş. Bu bahçede dünyada eşi benzeri olmayan çiçekler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ortasında bir havuz ve çevresinde oturaklar ile bir yığın yılan bulunuyormuş. Havuzun başındaki taht üzerinde insan başlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] süt beyaz vücutlu bir yılan Camsab'a kendi diliyle hitap etmiş; 'Hoşgeldin insanoğlu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çevrendekilerden korkma sen bizim misafirimizsin'
Şahmaran Camsab'a türlü türlü yiyecekler ikram edip kendi ülkesine nasıl ve neden geldiğini sormuş. Camsab hikayesini uzun uzun anlatmış... Camsab'ı dinleyen Şahmaran başını sallayıp 'İnsanoğlu nankördür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hilekardır. Küçücük menfaatleri karşısında muazzam zararlarına razı olur' demiş.
Şahmaran'ın güvenini kazanan Camsab uzun yıllar bu bahçede yaşamış. Yıllar sonra bir gün Şahmaran'a yaklaşan Camsab[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ailesini çok özlediğini söyleyip 'Nolur beni aileme kavuştur' diye yalvarmış. Bunun üzerine Şahmaran kendisini salıvereceğini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ancak yerini kimseye söylemeyeceğine ve asla hamama girmeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Çünkü Şahmaran'la karşılaşan her kim olursa hamama gittiğinde vücudu pullarla kaplanırmış. Şahmaran'a söz verip ailesine kavuşan Camsab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmaran'ın yerini kimseye söylememiş ve hiç hamama gitmemiş.
Derken bir gün Camsab'ın yaşadığı ülkenin hükümdarı Keyhüsrev hastalanmış. Vezir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hastalığın çaresinin Şahmaran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve herkesin hamama getirilmesini istemiş. Önceleri direnen sonra zorla hamama götürülen Camsab'ın vücudu hamama girince pullarla kaplanmış. Sonunda da yapılan işkenceye dayanamayarak canını kurtarmak için kuyuyu göstermiş. Hemen kuyunun başına gidilmiş ve Şahmaran dışarı çıkarılmış. Camsab'ı gören Şahmaran 'İşte Camsab nihayet kanıma girdin. Ben insanoğluna itimat edilmeyeceğini biliyordum. Fakat ne çare ki yine aldandım' demiş. Ölüme giderken de Camsab'a 'Beni toprak çanakta kaynatıp ilk suyumu sana içirecekler sakın içme zehirlidir. İkekşi suyumu iç gövdemi de hükümdara yedir' demiş Şahmaran'ın söylediklerini harfiyen yerine getiren Camsab ilk suyu vezire içirip ikekşisini kendisi içmiş. Etini de hükümdara yedirmiş. Vezir ölmüş hükümdar da kısa sürede iyileşip Camsab'ı veziri yapmış.
Efsaneye göre Şahmaran'ın öldürüldüğünü yılanlar bilmemekte. Tarsus'un Şahmaran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından basılacağı rivayet edilir
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:46 am
Bu satırları yaşanabilecek durumdayken benim hatalarım yüzünden asla yasanamayacak olayların anısına yazıyorum. Benim korkularımı [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] benim aşklarımı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] herseyimi sana yönelten bu hayat bize en acımasız oyunlarını oynadı..şimdiyse tüm olanların unutulması gereken bir gecede[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] şafak sökmeye yakınken yine sana dönüyorum.. Aslında tüm olaylar benim sucumdu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]itiraf etmek gerekir. çünkü sen yaşanmayan ilişkimiz boyunca hiç bir şey yapmadın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]hep soguktun!! Buz kalıbı rolünü oynardık birbirimize. Sen ilgi isterdin ben gösteremezdim.. böylece karsılıklı buz kalıpları olurduk . kimse aramızda bir şey gectigini anlayamazdı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]sen rolünü öyle güzel yapardın ki..bense seni görünce heyecanlanır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]kızarır[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]şımarırdım. SAflık taslardım heterojen aşkımıza. o ise kendi gibi olan sende kalmayı tercih ederdi. yani ben ne yaparsam yapayım boştu... Seni özledim herşeye ragmen.. seni caldırabildigim nadir aksamlarda geri caldırmanı beklerken uyuyakalmayı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]uyandıgımda mesajını görmeyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]boşuna küstügümüzde barışmayı teklif etmeni (caktırmadan da olsa )[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]yan gözle beni izlemeni özledim.. ve sesini duymayı istiorum su an[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]buna ihtiyacım var[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]en iyi dostum radyom bile baha ihanet edior[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]sarkıları yanlış seciyor.Ama ona ne diyebiliriim ki.. suc bende[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] olmayacak hayalleri olabilir kılan sana olmaz bir tavır takındım.. Artık okula gitmei hiç canım cekmior. okulda kafayı yiyecek gibi oluorum. hangi köşeye baksam aklıma sen geliyorsun. İnan [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] spor salonuna adım atamıyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]o akşamın aklıma gelmesinden korkup geri dönüyorum. beraber yürüdügümüz ufacık anları[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]bana dönüp baktıgın ve gülümsedigin 2 saniyeleri bile hatırlıyorum. Hani bir kez okula saclarını jöleleyip gelmiştin. ve o ara nedense ayrıydık[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]uzaktık.. etrafın kucuk cocuklarla doluydu ve sen dırdır konusuyordun.ikekşi donemdi ve senden ayrılacagım gün git gide yaklasıyordu. o gün cok tatlıydın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]ve seni gordugum her saniye bana kacınılmaz sonu hatırlatıyordu. SENİ KAYBEDECEKTİM:!! o gün dayanamayıp msj cekmiştim fakat cevap yoktu..korkmustum seni coktan kaybettim sanmıştım..ama bir kac gun sonra bir cevap vermiştin.. unutamıyorum hala... daha fazla konusmayacagım.. yazdıgım her saniye bana acı veriyor.. seni unutamıorum.. koyamadım yerine kimseyi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevemedim kimseyi icimdeki sen gibi.. belkide beni bana ogreten sendin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki o yüzden senden kopamıyorum..
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:46 am
HAYALET OTOSTOPÇU
Adamın biri[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n’apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?” demiş. Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam” diyerek arka koltuğa oturmuş.
Kızın üzerinde cicili bicili[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş. Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “İşte geldik küçük hanım” diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış taabi. Hemmen arabasından inip evin kapısını çalmış. Beyaz saçlı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış kapıyı. Adam heyecanla[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde...” Yaşlı kadın adamı susturmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Biliyorum[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] biliyorum” demiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Sonra da ortadan kayboldu di’mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı aynı şey olur...”
Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış.
MyStery
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:48 am
HiLaLin GöZüKTüGü İLk GeCe
Ege' de bir efsane vardır; " Hilal' in gözüktüğü ilk gece[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yıldızların altında denize dileğinizi iletirseniz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] deniz size mutlaka geri döner ve dileğinizi yerine getirir... "
Gülay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iskelenin ucuna doğru yürümeye başladı. Güneş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] batmaya hazırlanıyordu ve deniz oldukça dalgalıydı. Dalgalar zaman zaman iskeleyi aşıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ayak bileklerini ıslatıyordu. Yavaş ve donuk gözlerle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] iskelenin ucuna kadar yürüdü ve durdu. Yavaş hareketlerle oturarak ayaklarını denize bıraktı. Bacakları ıslanıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] arada bir gelen dalgalarla da baldırlarına kadar ıslanıyordu. Gözlerini kısarak ufuğa baktı. Turuncu ve kırmızının karışımından oluşan karışım[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hafif hafif karanlık maviye karışıyor ve bulutların arasından karşıdaki adalar gözüküyordu. Gökyüzünde bulutlar simetrik bir şekilde duruyorlar ve çok hafif bir şekilde ilerliyorlardı.
Gülay bir İstanbul çocuğuydu. Genç yaşta aşık olmuş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] okuduğu üniversiteyi sevdiği adamla evlenmek için bırakmıştı. Çok kısa bir zamanda hazırlıklarını tamamlamışlar ve sade bir düğünle evlenmişlerdi.
Evliliklerinde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimsenin çözemediği bir mutluluk sırrı vardı. Onlar hiç tartışmaz[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kavga etmez ve daima iyi geçinirlerdi. Herkes bunu kötüye yorsa bile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onlar böylesine mutlu ve huzurlu iki sene geçirmişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ikibin sene daha geçirmeye yetecek kadar da yanlarında sevgi biriktirmişlerdi. Mutluluk sırları eşinin trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle son buldu. Gülay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adeta yıkılmış ve erimişti. Kazadan aylar sonra bile halen eşinin eve döneceğini düşünür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her akşam onu karşılamak için en güzel kıyafetlerini giyerdi. Gece olduğu halde halen eşi eve gelmeyince[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sinir krizleri geçirir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağlayarak sabahı bulurdu. Ailesi bir süre sonra Gülay' ı yanına almıştı. Daha sonraları iyice içine kapanan genç kadın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] zamanla insanlarla konuşmayı bile bırakmış ve sadece dalgın dalgın düşünür olmuştu. Böyle zor geçen 1 senenin ardından Gülay psikolojik tedavi görmeye başlamış ve ilaçlarla yaşamaya alışmıştı. İlaçlar onu bol bol uyutuyordu. Uyandığı zamanlarda karnını doyuruyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eşine mektuplar yazıyor ve akşamları erken saatlerde tekrar uykuya dalıyordu. Bir süre sonra uyku ilaçlarının müptelası olan genç kadın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] doktor tavsiyesiyle[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ailesi ile birlikte Çanakkale' ye taşındı. Evleri Çanakkale yolu üzerinde bir köyün biraz uzağındaydı. Evlerinin hemen arkasında yükselen yüksek dağlar ağaçlarla kaplıydı. Evlerinin hemen önünde ufak bir bahçeleri ve deniz balkonları vardı. Bahçenin önünde taşlıkla kaplı bir sahil ve hemen ilerisinde deniz vardı. Gülay denize girmeyi çok sevmesine rağmen[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] buraya taşındıklarından beri hiç denize girmemişti. Gündüzleri bahçedeki çiçekler ve ağaçlar ile uğraşıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ailesinin sohbetlerini dinliyor ve akşamları deniz balkonlarında eşine mektuplar yazıyordu.
Ayaklarına gelen suyun soğukluğu ile irkildi. Hava iyice kararmaya yüz tutmuş ve az önceki o güzel renk karışımı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yerini sise bırakmıştı. Deniz biraz daha durgunlaşmış ve dalgalar yerini ufak çırpıntılara bırakmıştı. Burada her insan mutluluğu tadabilirdi çünkü doğanın güzelliklerini her saat görebilirdiniz. Sabahları adeta bir havuz gibi sakin olan denizde yürüyerek bile balıkları seyredebilir[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akşamları çıkan rüzgarlar ile ruhunuzun en derinliklerinde yolculuklara çıkabilirdiniz. Fakat bunlar genç kadını mutlu etmeye yetmiyordu. O[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] eşinin ölümüyle birlikte sanki bir yarısınıda kaybetmişti. Gördüğü her güzelliği ve tadına baktığı her mutluluğu onunla paylaşmadığı sürece[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne anlamı vardı bu güzelliklerin ? İçi her zamanki gibi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kara bulutlarla kaplanmıştı. Ufukta görebildiği son noktayı seçmeye çalışıyor ve amansız bir şekilde içinin yandığını hissediyordu. Bu acımasız olay neden onun başına gelmişti ? Devamlı mutluluğunun neden ve kimin tarafından kıskanılıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yok edildiğini düşünüyor fakat bir türlü düşüncelerini bir yere bağlayamıyordu. Eşini her düşünüşünde[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ona bir daha dokunamayacağını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir daha öpemeyeceğini ve bir daha asla onun kokusunu koklayamayacağını farkediyor ve bu düşünce yüreğini sıkıyordu. Kurtulmak için çırpınsa bile kurtulamıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çevresinde ki herşeyin bir çaresizlik çemberiyle sarıldığını hissediyordu. Her gece uyurken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] rüyasında eşi ile buluşacağını düşünüyor ve bu düşünce onun karanlıklarında[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sıcak ve parlak bir ışık oluşturuyordu. Bu ümitle uykuya dalıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fakat bir türlü eşini rüyasında göremiyordu.
Rüyasında onu görebilmek için bir çok yol denemiş fakat hiç birinde başarılı olamamıştı. Bu onu gitgide dahada ruhunun derinliklerine götürüyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] saatlerce boş boş düşünmekten başka birşey yapmıyordu. Ailesi bu duruma çok fazla üzülüyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] biricik kızlarının tekrar eski haline gelmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Lakin hiç biri genç kadının yüzünü güldürmüyordu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] o sanki intihar etmeyi gururuna yediremediğinden dolayı sadece yaşamını sürdüren biri haline gelmişti. Bu durumdan nasıl ve ne zaman çıkacağını hiç kimse bilmiyor fakat bunun böyle sürüp gidemeyeceğini tahmin ediyorlardı. Buraya geldiklerinden beri ilaçlarını da kullanmıyordu. Ailesi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu ilaç kullandığı zamanlardan daha iyi görüyordu. Çünkü kızları ilaç kullanırken devamlı uyuyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] söylenen hiç birşeyi anlamıyor ve daima hasta gibi oluyordu. Oysa şimdi[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sabah erken kalkıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bahçeyle uğraşıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] deniz kenarında oturuyor ve alışagelmiş mektuplarını yazıyordu. Onlar için bu bile[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] oldukça iyi bir gelişmeydi.
Gülay iskeleden kalktı ve eve doğru yürümeye başladı. Sahilde ki taşlardan dolayı düzgün yürüyemiyor ve yalpalıyordu. Çocukluğundan beri buraya gelip gittiklerinden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] denize dair olan tüm hikayeleri bilirdi. Yarın ay hilal şeklini alacaktı ve genç kadın bir dilek dileyecekti. Eve ulaştığında akşam yemeği hazırlanmıştı. Sessiz bir şekilde yemeğini yedi ve odasına çekildi. Yarın için içi umutla dolmuştu. Kimbilir belki gerçekten deniz ona geri döner ve isteğini yerine getirirdi. Bu düşüncelerin verdiği garip bir huzurla uykuya daldı.
Sabah uyandığında henüz güneş yeni doğuyordu. Uzun zamandır yaptığı gevşek hareketlerin tersine[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] büyük bir çeviklikle yatağından sıçradı. Üzerini değiştirip yatağını ve odasını topladı. Kahvaltısını yaptıktan sonra her zamanki gibi bahçedeki çiçeklerle ilgilenmeye başladı. Çiçeklerin hepsi bugün daha bir canlıydılar. Gülümsemeyi unutan yüzü ile onlara gülümsedi ve her biriyle tek tek ilgilenmeye başladı. Diplerini temizliyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sularını veriyor ve hepsine birer öpücük konduruyordu. Gülay' ı balkondan izleyen annesi ve babası birbirlerine sarıldılar. Onu böyle görmek onları çok mutlu etmişti. Akşama doğru genç kadın deniz balkonuna gitti ve büyük bir titizlikle kağıdı önüne yerleştirip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kalemini çantasından çıkardı. Yazacağı her kelimeyi özenle seçmeliydi. Düşüncelerini netleştirdi ve yazısına başladı ;
Bilirsin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çocukluğumdan beri devamlı seninleyim. Tatil için geldiğimiz zamanlarda saatlerce seninle dans eder[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] İstanbul' a döndüğümüzde devamlı seni izlerdim. Sen kimi zaman durgun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kimi zaman neşeli olurdun. Hep bunu çözmeye çalıştım ve artık çözdüğümü sanıyorum. Sanırım sen aya aşıksın deniz. Ne zaman ay çıksa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onun ışıklarını alıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] binlerce yakutmuş gibi yansıtıyorsun. Rüzgar ile konuşuyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kıyı ile oyunlar oynuyorsun. Akşamları kimseye içini göstermiyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] adeta içine bakmaya çalışan olursa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sendeki aşkı göreceklermiş gibi kendini saklıyorsun. Fakat sabahları ayın yerini güneşe bırakmasıyla birlikte durgunlaşıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendini unutuyorsun. Akşama kadar böyle zaman geçirip[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] akşam kendini aya hazırlıyorsun. Kimi zamanlar rüzgar şiddetleniyor ve bulutlar ayı kapatıyor. Böyle zamanlarda[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevdiğini göremediğin için oldukça sinirleniyor ve içinde ne bulursan darmadağın ediyorsun. Ben senin öfkeni kıyılara vurduğun tekmelerden bile anlıyorum denizim. İnan bana[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] belki de seni benden iyi anlayacak kimse yoktur...
Söyle bana denizim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bir gün ayın hiç bir zaman doğmayacağını anlasan ne yapardın ? Bir daha hiç yakamozlar oluşturamayacağını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onunla olan sevginizin içinde olmasına rağmen onu asla göremeyeceğini bilsen ne düşünür[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ne hissederdin ? Eminim ki öfkeyle buraları yıkardın ve bir daha hiç yüzün gülmezdi. İşte sevdiğini kaybetmek böyle birşey denizim. Sen ayını asla kaybetmeyeceksin ama ben güneşimi kaybettim. Onu her düşündüğümde içim ağlıyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşam duruyor. Hiç bir şey yapmak istemiyorum. Bedenimi yırtmak ve gökyüzüne yükselmek[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her neredeyse onu bulmak istiyorum. Lakin hiç bir şekilde onu tekrar göremiyor ve ona tekrar sarılamıyorum. Anlattıklarımı her gün az çok gözlerimden anladığını farzediyorum. Bu yüzden sana yazmaya ve senden yardım istemeye karar verdim denizim. Hilal' in göründüğü ve senin en sevinçli olduğun bugün senden bir dileğim olacak. Beni sevdiğime kavuştur denizim. Bir defalığına bile olsa onu görmek istiyorum. Beni aydınlatan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] neşemi yerine getiren ve zamanla hayatımın anlamı olmuş o gülümseyişini görmek istiyorum. Artık buralarda daha fazla onsuz kalmak istemiyorum. Ne olur denizim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] beni onunla buluştur. Onu görmeme ve bir defacık dahi olsa sarılmama aracı ol. Beni anlayacağını umud ediyor ve bana dileğim ile ilgili geri dönmeni bekliyorum.. "
Gülay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] mektubunu dikkatle katladı ve göğsüne yerleştirdi. Akşam yemeğini yedikten sonra iskeleye çıkarak bir süre karanlıkta hiç bir ışığın meydana getiremeyeceği o güzel yakamozu izledi. Ardından yaşlı gözlerle dileğini denize bıraktı ve gözlerini kapattı. Sanki deniz dileğini hemen yerine getirecek gibi hissediyordu. Sanki gözlerini açsa[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] sevdiğini karşısında görecek ve bu doğaüstü olaya deniz neden olacaktı. Yavaşça gözlerini açtı ama sevdiğini göremedi. Gözlerinden bir kaç damla yaş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] denize damladı. Genç kadın büyük bir hüzünle yürüyerek evine gitti ve kimsenin yüzüne dahi bakmadan odasına kapandı. Ağladı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağladı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ağladı.. Hayat[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yaşanılabilecek bir olgu olmaktan çıkmış ve adeta bir çileye dönüşmüştü. Buna daha fazla sabredemiyordu. Fakat aksi yöndede yapabilecek hiç birşeyi yoktu. Kalbi daralıyor ve nefes alması zorlaşıyordu. Derin derin nefes alarak kendine gelmeye çalıştı fakat her nefes alışında göğsü sızlıyor adeta nefes alırken bedeni yırtınıyordu. Hırıltılar çıkarmaya başladı. Hızlı hızlı öksürdü ve bir süre sonra kendine geldi. Oldukça halsiz kalmıştı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yatağına uzandı gözlerini kapattı.
Gece uykusunda bir rüzgar hissetti. Galiba balkon kapısını açık unutmuştu. Ama kalkıp kapatabilecek hali de yoktu. Rüzgar ayaklarından beline doğru ilerledi ve göğsünden başına kadar inanılmaz bir yumuşaklıkla esip gitti. Gülay[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] rüzgar ile birlikte muhteşem bir huzur duygusuna sarınmıştı. Gözlerini açtı. Gördüklerine inanamayıp[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gözlerini tekrar kapatıp açtı. Denizin ortasındaydı. Sahilden bir hayli uzakta olmasına rağmen evlerini zar zor görebiliyordu. Denizde yürüyebiliyor ve koşabiliyordu. Büyük bir sevinçle ordan oraya koşup durdu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kendince rüyasının tadını çıkartıyordu. " Gülay... " Duyduğu sesle irkildi. Ses tam arkasından geliyordu ve yıllardır hasret kaldığı bir sesti. Hızla arkasını döndü. Kocası yüzünde o bilindik gülümsemesiyle kendisine bakıyordu. Hiç birşey diyemeden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hasretle kocasına sarıldı. İşte dileği gerçek olmuştu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onca zamandır başaramadığı şeyi deniz başarmıştı. Kocasının kollarından ayrılmadan tüm gücüyle onu sıktı. Kokusunu öylesine özlemişti ki[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] yıllarca böyle durabilirdi. " Ah seni öyle özledim[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] öyle bekledim ki.. " Eşi yanıt vermeden onun yüzüne baktı. Gözlerinde hafif bir keder vardı. Genç kadın[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gayet iyi tanıdığı kocasının yüzündeki gülümsemesinin ardına saklanmış[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gözlerindeki kederi hemen farketmiş ve onunda yıllardır kendisini özlediğini düşünmüştü. Onu görmenin verdiği sevinçle hiç birşey düşünemiyordu. Kocasına tekrar sarıldı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu tekrar kokladı. Hiç uyanmak istemiyor[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kalan tüm yaşamı boyunca bu rüyanın devam etmesini istiyordu. Yılların verdiği özlem ve hasretle saatlerce konuştular. Birbirlerini ne kadar özlediklerini[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birisinin olmadığı yaşamda diğerinin eksikliğinin nasıl hissedildiğini anlatıp durdular. Her ikiside heyecanlı ve sevinçliydi. Bir o kadarda hüzünlüydüler. Genç kadın güneş ufuktan yavaş yavaş doğarken[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gözlerini bakmaya doyamadığı kocasından alarak denize çevirdi ve ağlamaya başladı. Kocası " Ağlama.. " dedi. Ağlamaması imkansızdı[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birazdan uyanacak ve bu güzel gece sona erecekti. Bir ay boyunca yine kocasına hasret kalacaktı. Ona hızlı hızlı yine mektup yazacağını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] hiç durmayacağını[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] her ay hilali sabırsızlıkla bekleyeceğini söyledi. Kocası elleriyle karısının ağzını kapattı. Gözlerinde garip bir bakış vardı. Gülay' ı öptü. " Gitme desem de[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gideceksin[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fakat döneceğinde unutma[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] burada seni bekliyor olacağım.. " dedi. Güneş doğmuştu[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] gülay artık uyanması gerektiğini ve uyanmazsa ailesinin endişeleneceğinden[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] onu zorla uyandıracaklarından[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] bu güzel rüyanın sarsıntılarla bitmesini istemediğinden bahsetti. Ona son defa sarılarak[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] denizin üzerinden yürümeye başladı. Evine doğru yaklaştıkça yüreği sızlıyordu. Ara ara arkasına bakıyor ve kocasının orada beklediğini görmek içine tarifi imkansız bir huzur veriyordu. Gözyaşları içerisinde sahile çıktı ve evlerinin önündeki kalabalığı farketti. Biraz daha yaklaşınca[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kulakları annesinin feryatlarıyla çınladı..
Konu: Geri: --Efsaneler-- Çarş. Haz. 23, 2010 6:48 am
Genç bi kız ailesinin evde olmadığı bi akşam arkadaşlarını davet etmiş. Kız kıza yemişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] içmişler[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] derken içlerinden biri “Hadi cin çağıralım” demiş. Ev sahibi kız da hiç inanmazmış böyle şeylere ama arkadaşlarına ayıp olmasın diye kabul etmiş. Harfler kesilmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] fincan ortaya konmuş ve elele bir masanın etrafında daire olunup cin çağırma olayına girilmiş. Cin gelmiş gelmesine ama bizim kız hala fincanı arkadaşlarının ittiğini düşünüyomuş. Bi ara fincan hızlı hızlı harflere giderek şöyle demiş: “İçinizde bana inanmayan biri var. Yarın saat 4’te o kişiyle tavla oynamaya geleceğim!” Kızlar feci tırsmıslar ama ev sahibi kız hala dalgasındaymış işin. Saat çok geç olmadığı halde seans hemen bitirilmiş ve kızlar evlerine dağılmış.
Bizimki zaten o tür şeylere hiç inanmadığından cin olayını ertesi sabah unutmuşmuş bile. Öğlene doğru telefon çalmış. Arayan[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] kızın çok sevdiği[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] çok iyi anlaştığı teyzesiymiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Bugün içimde bi sıkıntı var[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] evdeysen bi ara sana uğruycam. Dertleşelim biraz” demiş. Kız da sevinmiş teyzesini görecek diye[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Hemen gel[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] ben de seni çok özledim” demiş.
Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüş. Hoşbeş etmişler ama teyze hala dalgınmış. Kız[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]“Teyzecim sen konuştukça daha kötü oldun[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] istersen başka bişey yapalım” demiş. Teyzesi de “O zaman tavla oynayalım. Ne zamandır seninle oynamadık. Kafam dağılır biraz” demiş. Kız tavlayı almaya giderken bi gece önceki olay aklına gelmiş[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] “Meğer benim teyzem cinmiş” deyip gülümsemiş.
Kızla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmış. O içerdeyken telefon çalmış. Arayan kızın babasıymış. Adamcağız çok üzgün bi sesle konuşuyomuş: “Kızım teyzen öğlen bi trafik kazası geçirdi. Durumu çok iyi değildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] başımız sağolsun…”