Benin oturduğum semtte tam 2 tane marina var. Biri Fenerbahçe, öteki Kalamış Marina. Buralar tıklım tıklım tekne ile dolu. Ama burada bir tuhaflık var. Hadi kışın teknelerin marinada omuz omuza yatmaları olağandır da, yazın ne yapar bu tekne sahipleri merak ediyorum gerçekten.
Dünyanın parasına alınmış bu teknelerin çok büyük bölümü yazın da aynı durumda yan yana marinada yatıyor... Denize açılan tekne sayısı bilemediniz 10 tane olsun. Ne kadar garip bir ülkeyiz... Sanki Tanrı absürdlükleri getirmiş bizim ülkeye yığmış.
“Yahu kardeşim; eğer denize hiç çıkmayacaksan dünyanın parasını verip bu tekneyi niye aldın? Aklından zorun mu var? Piknik yapmayı seviyorsan git bir ormanlık alanda yap değil mi?” diye soracağım geliyor sahiplerine. Ama öyle değil mi? Kim bilir kaç para olan bu tekneler kıyıda mangalda köfte pişirmek için mi alındı?
Yazın o sıcak günlerinde, kalkıp tekne ile dolaşmak varken, o tekneler niye marinada öyle bağlı durur? Absürd bir durum değil mi?
Geçenlerde yukarıda değindiğim daha da absürd bir durumla karşılaştım. Ağustos ayında bizim Kalamış Marina’da duran tekneleri seyrederken gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kaldı.. Bir aile, kıçtan bağlı olan teknelerinin dışında mangalı yakmış, piknik masası ve iskemleleri sahile atılmış, köfte pişiriyor... Ailecek köfteler bekleniyor. Manzaranın absürdlüğünü lütfen gözlerinizin önüne getirin...
Bir başkası, CERN deneyi sırasında kara delik oluşacak korkusu ile İstanbul’da çocuğunu okula götürmemiş. Üstelik bunu da rahatlıkla söylüyor herkese. Yani kara delik oluşacak ve onun evini teğet geçip okulu yutacak... Yani dünya bir anda yok olacak ama o sağ kalacak... Belli ki CERN hakkında en ufak bir bilgisi yok. Merak etmemiş ve atmasyon haberlere inanmış. Bu ne iş? Bu yapılan normal mi, yoksa fevkalade absürd bir durum mu?
Bir başkasının derdi de “acaba CERN deneyi sonrası cinleri de görebilecek miyiz?” Ne komik. Düşünce bazından başlayarak tam 30 yıllık bir çalışmanın ürünü olan CERN ve cinler? Absürdlüğün daniskası değil mi bu tutum?
Bitmedi.. Cumartesi günü Başbakan Erdoğan medyanın kendini hakim ve savcı rolüne sokmamalarını, kendilerini mahkeme yerine koymamalarını, açılan davalar konusunda sadece mahkemenin karar verebileceğini söyledi. Haklıydı yerden göğe kadar haklıydı.
Ve fakat; keşke iş Ergenekon’a gelince, özellikle yandaşı gazetelerin çarşaf çarşaf yazılarla insanları mahkum etmesi sürecinde de aynı sözleri söyleyip, medyanın kendini hakim, savcı ve mahkeme yerine koymaması gerektiğini açıklasaydı. O zaman Erdoğan’ın 48 saat önce söylediklerinin samimiyetine inanırdık. Ama çıt çıkarmadı o süreçte. Bu da absürd bir durum bize göre... Yoksa değil mi? Olmuyor Erdoğan olmuyor.
Hadi spordan absürd durum daha yazalım ve bu konuyu noktalayalım. Efendim daha ligin üçüncü haftası ve özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarına bakın. Revire dönmüş durumdalar. Niye bu kadar çok oyuncu sakatlanır bizde? Niye İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya ve Fransa gibi liglerde bu kadar çok oyuncu, bu kadar sık sakatlanmaz? Yöneticilerimiz uyuyor mu? Herhalde öyle. Bize özgü bir absürd durum da işte budur.
Hacettepeli oyuncu Fener kalesini ortadan gördüğü bir yerden doğrudan kaleye şut atıyor. Ve top taca çıkıyor... Bravo..........
Absürdlük şaheseri bu da...
Sedat Sertoğlu
Çarş. Tem. 15, 2009 4:51 pm